Esed’in Suriye’yi apar topar terk etmesiyle birlikte ortaya çıkan Sednaya Hapishanesi’nde işkencelere uğramış, yerin kat kat altında canlı canlı ölüme terk edilmiş insanların görüntüleri, pek çoğumuza “İyi ki” dedirtmiştir. “İyi ki Türkiye13 yıl önce pasaportsuz, parasız, eğitimsiz de olsa sorgusuz, sualsiz Suriyeli kadın ve çocukları topraklarına kabul etmiş ve bu insanların hayatlarını kurtarmış.” diye düşündürtmüştür. Erdoğan; oy da kaybetse, siyasi kariyerine mal olsa da Suriyelileri koruyacağını kararlılıkla daha önce açıklamıştı. Şimdi insan mezbahasına dönmüş kâbus hapishanesi görüntülerinden sonra vatanlarına onurlu şekilde geri dönüş yapan Suriyelilerin görüntüleri, bize tek bir şeyi kanıtlamıştır. O da Türkiye’nin yumuşak gücünün AB de dâhil olmak üzere pek çok “medeni” olarak görülen ülkenin önüne geçtiğidir. 2014 yılında yurt dışında bulunduğum senede, pek çok üniversitede Suriye konulu toplantılara davet alıyordum. Bana sordukları ilk soru, ‘Türkiye DEAŞ’ı destekliyor mu?’ oluyordu. Türkiye aleyhine büyük bir kara propaganda vardı. Ben de cevaben, “Siz ülkeme bu suçlamayı yaptığınız dakikalarda dahi Türkiye; yüzlerce Suriyeli kadın, çocuk sivilleri topraklarına şartsız, sualsiz kabul ederek onların hayatlarını kurtarmaktadır.” diyerek İngiltere ve İskoçya sokaklarında özgürce dolaşan bir tek pasaportsuz yoksul Suriyeli sivilin görülemeyeceğini söylüyordum. Suriye konusunda bugün oyun kurucu bir aktör olarak Türkiye’nin sivrilmesi, hiç kuşkusuz10 gün içinde olmamıştır. Türkiye, Fidan’ın da belirttiği gibi, tek bir gününü Suriye’siz geçirmemiştir. Şimdi üzerimize çok oyunlar oynanacaktır, çok temkinli olmalıyız. Suriye’de kurulacak yeni yönetim anlayışının demokratik ve seküler olması konusunda Türkiye’nin Suriye’deki varlığı bir sigorta niteliğindedir.

Emevî Camisi’nde namaz kılan MİT Başkanı Kalın’ın, namazdan sonra HTŞ lideri Colani’nin sürdüğü araçta olması Suriye’nin gelecekte demokratik, seküler ve özgür olacağının bir işaretidir. YPG’nin Türkiye’den giden PKK’lılardan arındırılması, Batılı ülkelerden Suriye’ye giden DEAŞ’lıların geri gönderilerek Fırat’ın doğusunun teröristlerden temizlenmesi, İran’ın uzun yıllardır nüfuz ettiği Suriye toplumunun bazı kesimlerinin ötekileştirilmemesi, ABD’nin 900 askerinin geri döndürülmesi gibi temennilerimiz umarım gerçekleşir. Akabe’deki Arap bakanlar toplantısında Fidan’ın da ifade ettiği gibi; “Terörden arındırılmış, azınlıkların kötü muamele görmediği, kitle imha silahlarının olmadığı, bölge ülkelerini tehdit etmeyen bir Suriye hepimizin gönlünde yatmaktadır.” Türkiye’nin ABD ile anlaşarak Suriye’de Esed rejimine son verilmesini sağladığı iddiaları ise çok yanıltıcı ve yanlıştır. Zira Türkiye, Fidan’ın da belirttiği gibi, Rusya ve İran ile anlaşarak Esed’i ve onun zulmünü sonlandırarak Suriyelilerin vatanlarına dönmelerini sağlamıştır.

Yükselen yumuşak güç olarak Türkiye, çok önemli başka bir diplomatik başarıya da geçtiğimiz hafta imza atarak savaşın eşiğine gelen Etiyopya ve Somali’yi barıştırmıştır. Yaklaşık bir yıldır süren anlaşmazlık, Dışişleri’mizin büyük başarısıyla çözüme kavuşmuş, önemli enerji yolları üzerinde bulunan iki ülkeyi bir araya getirmiştir. Ülkemizle, hükûmetimizle ve Dışişleri’mizle ne kadar övünsek azdır.