Sizler bu yazıyı okurken nasipse ben Lahey’de, “Daha adil bir dünya mümkün müdür?” sorusunu ele almak ve cevaplar bulmak için toplantıda olacağım. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na, Değerli Fahrettin Altun Hoca’ya ve kendisinin ekibine, Türkiye’nin ses getiren tezlerini dünyaya duyurmak konusundaki özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ederim.

Gelelim sorumuza, adaletli bir dünya mümkün mü? Elbette mümkündür… Yeter ki sistemi oluşturan aktörler adalet istesin. 1648 Vestfalya Antlaşması’nın yapıldığı dönemde yeni bir dünya düzeni kurulurken hemen hemen hiçbir uluslararası örgüt yoktu. Hâlbuki günümüzde BM’den G7’ye, NATO’dan BRICS’e, Şangay İşbirliği Örgütü’nden, G20 ve D-8’e kadar pek çok uluslararası örgüt mevcuttur. O zaman uluslararası sistemde barış ve adaletin hâlâ daha sağlanamamasını neye bağlamalıyız? Bu durumun birinci nedeni, savaşların güçlüleri daha güçlü hâle getirmesidir. Diğer bir deyişle günümüzde küresel silahlanma 2,2 milyar dolara fırlamışken ve bu silahlanmadan ve savaşlardan ABD başta olmak üzere savunma sanayisi gelişmiş küresel güçler nemalanırken bu güçlerin savaşları körüklemesi kaçınılmazdır. İkincisi, Gazze’de bunca insanın çocuk, kadın denmeden katledilmesine seyirci kalan BM’nin 5 daimî üyesinin sıcak koltuklarından kıpırdatılamaması da yine adaletsiz dünyanın devam edeceğini bize göstermektedir. Bugün eğer ABD, İsrail’in Gazze’de soykırım yapmasına destek veriyorsa bunda sadece ABD suçlu değildir. Rusya ve Çin gibi global aktörler de BM Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) İsrail’e karşı hiçbir yaptırım kararının alınmamasında kesinlikle sorumlu ve suçludurlar. Dolayısıyla BMGK’daki 5 üye devlet kendi yerlerini sağlama alabilmek için dünyanın kaderine hükmederken tekelleşmiş konumlarını kaybetmemek için birbirileriyle “al gülüm ver gülüm” ilişkisi içindedirler. Netanyahu’ya tutuklama kararı çıkaran Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yaptırım uygulama kararnamesini imzalayan Trump’a karşı tavır alan 79 imzacı ülke arasında İngiltere de varmış. Şimdi İngiltere temize mi çıktı? Elbette ki hayır! BMGK’da yer alan İngiltere istediği kadar Trump’a tavır alıyormuş gibi görünsün… İsrail’e karşı  parmağını bile oynatmayan BMGK kararlarına destek veriyorsa gerisinin hiçbir önemi yoktur.

Hatırlarsanız, yakın bir geçmişte Lübnan Başbakanı Türkiye’ye ziyareti esnasında önce Allah’a sonra Türkiye’ye güvendiklerini söylemişti. Cumhurbaşkanımızın Malezya ziyareti esnasında Malezya Başbakanı İbrahim, Cumhurbaşkanı Erdoğan için “Dünya Müslüman âleminin liderini ağırlıyoruz.” demiştir. Bu hitaplar tesadüf olabilir mi? Uluslararası sistemde ahlaki/moral güç boşluğunu doldurmaya yeterli lider olarak sadece Tayyip Erdoğan görülmektedir. 

Bunun nedeni Türkiye’nin mazlumdan yana olması ve savaşları sonlandırmak için Ukrayna krizinde olduğu gibi ciddi somut adımlar atmasıdır. Ayrıca savunma sanayiinde gelişen Türkiye, elindeki gücü yine mazlumlara karşı asla kullanmamıştır. Mesela, Ukrayna krizi sürecinde Rusya’ya hava sahasını kapatmamıştır ama tek bir SİHA vermemiştir.

Ahlaki çöküş içindeki küresel düzen sadece ulus devletlerin sonunu getirme amaçlı değildir aynı zamanda aile yapılarını ve değerlerini de yok etmeyi amaçlamaktadır. Adil bir dünya düzeni istiyorsak hem güvenlik hem de değerler düzeyinde oluşan güç boşluğunu Türkiye, Endonezya Pakistan Mısır Irak gibi bölgesel aktörlerin güçlerini birleştirerek doldurması gerekmektedir. Ama bu birleşme bir kurum çerçevesinde gerçekleşmelidir. Türkiye pek çok coğrafyada beklenendir ama ne yazık ki biz Türklerin bundan pek de bir haberi yoktur.