Eğitim çocuk doğar doğmaz ailede başlar, okul içinde ve dışında yapılan eğitim ve öğretimle birlikte yaşam boyu devam eder. Okul,  sosyalleşme sürecinde ilk temel toplumsal kurumdur.

Okul, bireylerin toplumla uyum sağlayabilmeleri ve mutlu olabilmeleri yolunda gereksinme duydukları konuları öğrenmelerini sağladığı oranda başarılı sayılır.  Aileden sonra okul, çocuğun ilk temel toplumsallaşma kurumu niteliği taşır. Çocuk okula başladığında çevresinde uyulması gereken kurallarla, özümsemesi beklenen bilgileri bulur.

Okula başlayış, ailenin hayatında çocuğun konuşması ve yürümesi gibi önemli bir aşamadır. Okula başlama, çocuk yönünden belli bir ruhsal olgunluğa ulaşmış olmayı gerektirir. Okul, bir bakıma, evde kazanılan eğitimin sınandığı yerdir.

Çocuğun okula uyumu ve başarısı, ana-babanın yetiştirmedeki başarısının bir ölçüsüdür. Ancak, okula başlamakla, ana-babanın eğitici görevini tümden öğretmene aktardığını düşünmek de yanlış olur.

Genel anlamda eğitim,  evde ve okulda ortaklaşa yürütülür. Okula başlama; zihinsel, bedensel duygusal ve sosyal açıdan bir hazırlıklı oluşu gerektirir. Artık 6 yaş çocuğu gerçek yaşama girmeye hazır gibidir. O, öğrenme alanında çalışmaya ve gerekli becerileri kazanmaya hazırdır.

Öğrenim çağındaki her bireyin olumlu ahlâkî ve insanî nitelikler kazanmasına, uygun tercihlerde bulunup doğru kararlar vermesine ve iyi davranışlar ortaya koymasına yardımcı olacak değerler ve becerilerle donanımlı olarak yetiştirilmesi, eğitim kurumlarının hedefleri arasındadır.

Onun için okul, bilgi kadar doğru davranış ve hissedişin yollarınıda öğretmek zorundadır. Aslında öğretmenlerin sınıfta ve okulda oluşturdukları kültür, neye önem verip vermedikleri, neyi iyi ya da kötü olarak algıladıkları, öğrenciler için değer eğitimini oluşturur.

Kısaca değerler eğitimi okulda her durumda yapılır. Öğrencilerin kendilerini tanımalarına yardımcı olmak,  birbirlerine saygı duymalarını ve iyilik yapmalarını sağlamak ve onlara grubun değerli bir üyesi olduklarını hissettirmek gerekir.

Okula başlamak; çocukların hayatında, duygu ve davranış dünyalarında önemli bir dönüm noktasıdır. Bu süreç, küçüklerin dünyasından bakıldığında sıradan bir iş değildir. Bazı çocucuklarda önceden yerleşmiş bir okul korkusu olabilir.

Çocukların bu yoldaki uyumsuz ve isteksiz davranışları büyükleri tedirgin etmektedir. Bu geçici ve düzelebilir bir durumdur.  Sabırlı olmak en doğru yaklaşımdır. Herhangi bir okul öncesi kurumuna giden çocukların ilköğretime daha kolay uyum sağlaması, beklenen bir durumdur.

Ancak onlar için de bu başlayışın değişik heyecanlar uyandıracağı kesindir. Anne-babaların böyle bir süreçte çocuklarının yanında oldukları güvenini onlara hissetirmeleri önemlidir. Onlara özellikle ilk haftalarda rehberlik etmeleri gerekir. Okul, çocuk için isteyerek gidilen, sevilen bir kurum olmalıdır. Bu büyük ölçüde ailenin tutumuna bağlı olduğu kadar öğretmenin çocuğa karşı davranışı ile de ilgilidir.

Çocuk deyince ilk akla gelen hususlardan biri, şüp¬hesiz ailedir. Zira çocuğun doğup büyüdüğü, hayata hazırlandığı, iyi ve kötü istikametlerde şekillendiği yer ailedir. Dengeleri iyi kurmuş, düzenli, huzurlu ve sağlıklı iletişim ortamı olan bir aile, çocukların eğitimi ve gelişimi için benzeri bulunmaz bir okuldur.

Çocuğun ilk ve en önemli eğitiminin aile yuvasında başladığı bugün herkes tarafından tartışmasız kabul edilen bir gerçektir. Çocuğa verilecek ilk ve en iyi terbiye, aile ocağında başlar; okulda gelişir ve toplumda yaygınlaşır.

Dolayısıyla eğitim ve öğretim; insanı akıl ve gönül bütünlüğü içinde, hem bu dünya hem de ebedî hayat için hazırlama ve yetiştirme sanatıdır.

Çocuklarımız geleceğimizdir. Onun için çocukların iyi eğitilmeleri, mânevî değerlerle donatılmalarının sağlanması, sosyal kişilik kazanmalarının yanısıra; güzel ahlaklı, olumlu bir kişiliğe sahip olup anne-babasına, akraba ve komşularına, milletine,  insanlığa yararlı birer birey olması için elden gelen gayret gösterilmelidir.