Bu hadis-i şerif, davetçinin sevabını ortaya koyma açısndan oldukça teşvik edicidir. Şöyle bir düşünün; Bir kimsenin Allah’ın dinine girmesine vesile oluyorsunuz, öyle ki bu insanın yaptığı amellerden hiç eksiltilmeksizin size de sevap geliyor. Yani o kimsenin kıldığı namazlar, tuttuğu oruçlar, verdiği sadakalar ve yaptığı diğer iyi ameller zerre miktarı bir eksikliğe uğramaksızın sizin hanenize yazılıyor! Hele bir de sizin hidayetine vesile olduğunuz şahıs bir başka insanın tevhidi kabul etmesine, İslâm’ı yaşamasına aracılık ederse o zaman onunda sevaplarından size eksiksiz yazılacaktır. Eğer o da bir başkasına vesile olursa, o zaman gelen sevapların mükâfatı kat kat fazla olacaktır. Böylesi bir insan adeta sevap üreten bir fabrikaya sahip olmuş gibi olur. Dolayısıyla davet yolunda ki gayretlerimizi artırmalı ve her ortamda tebliğ ve davet için fırsatlar kollamalıyız ki bu sayede sevaplarımızı kat kat artırmış olalım. Hz. Peyygamber (s.a.s.): “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” buyurur. İnsanların hidayetine vesile olmak suretiyle, insanlara faydalı olmaya çalışalım…
Çünkü genel olarak günümüzün insanı İslâmî anlayış ve yaşayıştan uzak bir şekilde haytını sürdürmektedir. Bu kişilerin dünya ve âhirette çok büyük sıkıntılı bir yaşantıları olur. Dolayısıyla davetçi olanlar, İslâm’dan uzak olanlara yardımcı olmalı tebliğ ve davet görevini ihmal etmemelidir. Davet, insanları cennete çağırmaktır. Bir insana yapılan en büyük iyilik, onun ebedi hayatının kurtulmasına vesile olabilmektir!.. İnanç, ibadet ve güzel davranışlarda bulunanlara dünya ve âhirette mutlu, huzurlu bir hayat vardır.
Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor: “Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse Allah onu içerisinde sonsuza kadar kalacakları altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” (Nisâ, 4/13) “Erkek veya kadın, kim mü’min olarak iyi amel işlerse, biz ona (dünyada ve âhirette) hoş ve mutlu, huzurlu bir hayat yaşatırız.” (Nahl, 16/97) Bu âyetlerden açıkça görüldüğü gibi, Allah’ın emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınırsak Allah’ın rızâsını, sevgisini, dünya ve âhiret saadetini kazanmış olururuz. 6. Davetçilere Tafsiyeler 1- Davetçi, öncelikle doğru inanç, ibadet ve güzel ahlâk sahibi olmalı. İslâm’ı doğru bir şekilde öğrenmeli, yaşamalı ve nebevî usulle davet ve tebliğ etmeli. Çünkü davet, insanları dünya ve âhiret mutluluğuna çağrıdır. İman ve tevhidden sonra davetçide olması gereken en önemli haslet güzel ahlâktır. Güzel ahlâklı olabilmek için öncelikle kuvvetli bir imana sahip olmalı, şirkten, küfürden, bid’at ve hurafelerden uzak durmalı ve tağutu red etmeli, yani tevhid bilinciyle hareket edilmelidir, çünkü davetçinin en büyük imkânı, imanı ve sâlih amelidir, güzel davranışdır. 2- İslâm dininin gayesi, “Tevhid” inancını, bütün insanların gönüllerine nakşetmeleri ve onların güzel ahlâk sahibi fertler olmalarıdır.
İslam’a, güzel ahlâka aykırı görülen davranışları, uygun bir lisan ile düzeltmeye çalışmalıyız. (Devamı yarın)