1 Ekim’de TBMM’nin açılışında MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Parti milletvekillerine el uzatması, daha sonraki konuşmalarında da ‘’Teröristbaşı, PKK’yı lağvettiğini TBMM’de açıklasın.’’ çağrısını birçok kişi anlamadı.
Hatta MHP’de siyaset yapanların da bazıları anlamadı.
Anlamasalar da MHP’liler liderlerinin arkasında durdu. Ancak art niyetli bir takım ‘mahfil’ ya da ‘loca’lara mensup olanlar, farklı yorumlarla farklı yerlere çekmeye çalıştılar.
MHP Lideri Bahçeli, 5 Kasım'daki TBMM Grup Toplantısı’nda da “Eğer enflasyon canavarına kesif bir darbe indirilirse, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir? Ne yapacağız, CHP'nin içinde dört yıl daha aday mı arayacağız?”
"Bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak, önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır? Devlette devamlılık, siyasette istikrar, Türkiye Yüzyılı’nın inşası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle ve birikimiyle bize göre tek seçenektir."
Bahçeli’nin bu çıkışından sonra da ‘’Bahçeli, ağzındaki baklayı çıkardı. Asıl amacı, Erdoğan’ın bir dönem daha Cumhurbaşkanı adayı olmasının önünü açmakmış.’’ şeklinde art niyetli yorumlar yaptılar.
Bu yorumları yapanlar, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında AK Parti, tek başına ve koalisyonla hükûmet kuramamıştı. Sonra hükûmet kurma görevi CHP’ye geçince Kılıçdaroğlu, Bahçeli’ye, ‘’ Siz başbakan olun. Bir koalisyon hükûmeti kuralım. HDP de dışarıdan desteklesin.’’ teklifinde bulunmuştu. Bahçeli de bu teklifi reddetmişti.
15 Temmuz darbe girişimi esnasında da Bahçeli, işgalci ve darbecilere karşı millî iradenin yanında durmuş ve sonrasında da Cumhur İttifakı’nın başlangıcı ve Başkanlık Sistemi ile ilgili de ilk teklif kendisinden gelmişti.
Devlet Bahçeli, 7 Haziran sonrası isteseydi başbakandı. 15 Temmuz sonrası isteseydi cumhurbaşkanı yardımcısı olabilir yanında da partisinden iki ya da üç kişiyi bakan yaptırırdı.
Neden yaptırmadı?
Öncelikle bu konuları pazarlık meselesi yapmadı.
Etrafımızda ve ülkemizde bunca sıkıntı varken ilkesel bir duruş ortaya koyarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destek vermeyi tercih etti.
Bahçeli’nin, PKK terör örgütü kurucusu terörisitbaşına yönelik çıkışı, küresel emperyalist çevrelerle iş birliği ile her geçen gün tutanın elinde kalan terör örgütünün içindeki farklı oluşumların Türkiye’deki etkisini bitirmektir. Bir tarafta, örgütün kurucu elebaşı Öcalan’ı terör örgütünü lağvetme şartını getirmiş olması da önemlidir. Her ne kadar PKK terör örgütü ile iltisakları somut olarak tespit edilse de yasal bir düzlemde sayılabilecek DEM Partililere de ‘’Sivil alanda siyaset yapın.’’ çağrısında bulunulmuştur.
Nitekim bu çağrılar üzerine emperyalist çevrelerle iş birliği olanlar, bu çağrıya olumsuz bakmışlardır. Diğer taraftan, olumlu bakanlar da olmuştur.
Türkiye, bir taraftan 80’li yıllardan itibaren bölücü terör örgütü PKK ile diğer taraftan da terör örgütü FETÖ ile kuşatılmaya çalışılıyor.
Bir zamanlar hayalini kurduğumuz birçok konuyu başardık. İHA, SİHA, yerli otomobil Togg, bunların hepsi bir vizyonun sonucu.
Diğer taraftan etrafımız âdeta bir ateş çemberi, ekonomik kırılganlığımız var. Türkiye’de istikrarsızlığın olması bu ülkede yaşayan hiç kimse için hayırlı bir sonuç doğurmaz.
Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi ve Sünni’si ile iri olup diri olacağız ki kimseye fırsat vermeden tam bağımsız güçlü bir Türkiye’nin varlığının devamı da bizim elimizde.