Devlet Bahçeli, 1 Ekim’den bu yana Türkiye’nin önünü açacak bir büyük öneriyi anlatıyor. Anlattıklarından herkes kendince, kendi bakış açısıyla bambaşka sonuç çıkarıyor. Bir konuşması üzerine kaleme alınan yazıları okuyoruz. Sanıyoruz ki; bu yorumları yazanlar farklı kişilerin, farklı konuşmalarını dinlemişler!

Bahçeli, her hafta, partisinin grup toplantısındaki konuşmasıyla önümüze bir fil koyuyor. Bahçeli’nin fili biraz beklesin, biz önce Mevlana’nın fil hikâyesini hatırlayalım.

Mevlana’nın fili

Mevlana, karanlık bir odada, dokunarak fili tanımaya çalışan insanların hikâyesini anlatır. Ayağına dokunan için fil, bir sütundur. Kulağına dokunan, fili yelpazeye benzetir. Hortumuna dokunan, fili bir boru olarak tarif eder.

Sütunun yelpazeyle, yelpazenin boruyla bir benzerliği olmasa da üstelik çelişik dursalar da herkesin dediği doğrudur. Ancak bütün tespitler eksiktir ve her söylenen, gerçeğin sadece bir parçasıdır. Asıl gerçek, parçalar anlamlı bir bütüne ulaşınca ortaya çıkacaktır.

Bahçeli’nin dedikleri

Birileri, Bahçeli’nin ‘teröristbaşı’ demesini öne çıkarıyor. Diyorlar ki; “Öcalan’a iyi niyetle bir teklif götürüyor olsa öyle der mi?”

Devletler, terör örgütü ile silah bırakmayı görüşürken aynı zamanda terörle mücadele etmeyi sürdürebilir. Bunlar, aynı gerçekliğin ve gerekliliğin iki ayrı yüzü. Dünyada örnekleri var.

Birileri Bahçeli’nin, “teröristbaşı” dediğine yaptığı en yüksek teklife vurgu yaparak “Terörün bittiğini, PKK’nın lağvedildiğini, ihanet ve bölücülüğün çıkmaz sokak olduğunu” söyleyecekse gelsin Meclis’te konuşsun.” demesine takılıyor.  Öcalan’ın Meclis’e gelip konuşması için “Olacak şey mi?” diyorlar. “Gelemez, söylese de örgüt onu dinlemez.” diyerek devam ediyorlar.

Oysa Bahçeli, bu cümleyle devletin kararlılığını, tahammül sınırlarını nereye kadar zorlayacağını anlatmaya çalışıyor.  

Bahçeli, siyasi partilere ağır ithamlarda bulunduğu konuşmasında, “Siyasette uzlaşmak ortak yararımızadır.” diyor. Bahçeli, hem dünü ve dünde kalmasını istediğini hem de teklifini ve umudunu anlatıyor. İtham ederken düne ve dünün devamı olan bugüne işaret ediyor. Uyarırken bugünün başka bir yarın için başlangıç olmasını temenni ediyor.

Bakla nerede? 

Bahçeli, 5 Kasım günü yaptığı konuşmada “Günübirlik siyasi hesap ve mevzi kazanımlar arayışında değiliz.” dedi. Aynı konuşmasında bir sorusu vardı: “Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına kesif bir darbe indirilirse, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa, Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir?”

Sözün üzerine atlayanlar oldu: “İşte sonunda baklayı ağzından çıkardı.”

Oysa tecrübeli bir siyasetçi olarak Bahçeli, iki büyük sorunu aşmanın olağanüstü zorluğunu, o Türkiye’ye ulaşmanın muhteşem kıymetini ve oraya varmanın doğal sonucunu anlatıyordu.

Önceliklerimiz

Devlet Bahçeli’nin konuşmalarının karmaşık ve çelişik gözükmesi, terör gerçeğinin de karmaşık olmasından. 40 yıl süren terörün, birçok sorunu içinden çıkılmaz hâle getirmesinden. Terörü bitirmeye giden yolun engebeli, tuzaklı, mayınlı, dik ve kaygan olmasından.

Bahçeli’nin önümüze koyduğu fil, öncelikli sorunumuzun ‘terör’ olduğunu kabul etmek. Bahçeli’nin önümüze koyduğu fil, öncelikli hedefimiz olan ‘terörden kurtulmak’ için bütün gücümüzle çalışmak.  

Dokunma mesafesinden yakaladığımız gerçekliğin küçük parçasını sessizce yere bırakalım ve gözümüzü büyük gerçeğe, onun gereklerine ve umuda çevirelim.