Anlaşıldı; teğmenler konusu uzun süre kapanmayacak. Hatta hiç kapatılmayacak. Beş teğmenin Mustafa Kemal’in askerleri olduklarını ilan ettikleri için ordudan atıldıkları iddiası, özellikle sıcak tutulacak ve hep dolaşımda kalacak.
Sözden slogana
Çok eski tarihlere gitmemize gerek yok. 2000’li yılların ortalarıydı. Şimdiki teğmenlerin babaları yaşındaki siviller, keskin muhalefet etmek isterken, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” sözünü icat ettiler. Siyasete bu sözle daldılar. Sivildiler ancak militarist yaklaşımda askerlerden önde gidiyorlardı.
Sözü çok sevdiler. Korunaklıydı. Her şeye yetiyor, yetişiyordu. Bu ülkenin asıl sahipleri olduklarının bundan daha iyi dışavurumu olamazdı. Tahrik edebilecekleri odaklara işaret ediyor, herkesi susturuyordu.
Sözü siyasetlerinin merkezine taşıdılar ve hep orada durmasına özen gösterdiler. Uysa da uymasa da her fırsatta kullandılar. Başka bir sözlerini duyan da olmadı.
O kadar çok tekrar ettiler ki; söz, slogan hâlini aldı. Siyasi konumlarını belirtmenin biricik alametiydi. Söylemeyene suçluluk damgası yapıştırmaya başladılar.
Sonunda sloganın içeriği, tonlaması, çağrışımları değişti. Kısacası; teğmenler 30 Ağustos 2024’te kullandıklarında literal (düz) anlamından çoktan uzaklaşmıştı. “Siyasi bir anlamı da vardı!” bile diyemeyiz. Çünkü artık tamamen siyasi idi.
Hâlen sınırsızca kullanmayı sürdürüyorlar. Onlara itiraz edilemiyor. “Bir de şu açıdan bakabilir misiniz?” denilemiyor. Derhâl “Nesine karşı çıkıyorsunuz?” atağına kalkıyorlar.
Üstelik, asıl dertleri teğmenler de değil. Onlar ‘siyasetsiz bir siyaset yolu’ bulmuşlar, uygun adım yürüyorlar.
Yakından bakalım
‘Azmettirme’yi geniş anlamıyla kullanırsak ve zamana yayılmış bir eylem kabul edersek; teğmenleri azmettirenler, bu sözü/sloganı kışlanın dışında ve rastgele kullanan o eski tüfekler. Asıl sorunlular ve sorumlular onlar ve onların adımlarını takip edenler.
‘Eski tüfek’ portresine yakından bakalım.
- Siyaseti bulanıklaştırmakta üstlerine yoktur.
- Atatürk’ü sivil bir lider olarak düşünemezler. Sadece askerlik yaparak Atatürkçü olmaya saplanıp kalmışlardır.
- ‘Muasır medeniyetler seviyesi’ çıtasını kendi yetişebildikleri yere koyarlar.
- Zahmetsiz, emeksiz, projesiz iktidar olma konforunu kaybettiklerini anlamak istemezler.
- Genel Kurmay’ın ışıklarını takip etme alışkanlığından kurtulamamışlardır. Kurtulmak için çaba da harcamazlar.
- Askerliği askerlere bırakmamakta azimlidirler.
- Yolları “Yüz işçi kandıracağıma, bir albay kandırırım daha iyi.” diyen, cunta takıntılı Kemalist Doğan Avcıoğlu’nun yoludur. Adını bilmeseler de sözünü duymamış olsalar da o yolu izlerler.
- Teğmenlerin rutin dışına çıkmalarını, üstlerini dinlemeyip disiplin suçu işlemelerini siyasi hesaplarının bir parçası yapmakta mahirdirler.
Sloganların kıskacı
Teğmenler, onların açtıkları ve genişlettikleri yoldan giderek hataya düştüler. Yedi kez talep ettikleri ve her defasında reddedildikleri hâlde alternatif yemin ederek emre itaatsizlik yaptılar.
Teğmenlerle ilgili kararda “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” ifadesinin “amacı dışında, karşıtlık içeren protest bir eylemde kullanıldığı ve bu durumun ifadenin değerini azalttığı” belirtiliyor. Bu ölçü çok önemli.
Türkiye’nin yakın tarihinin, darbeler ve darbelerden kaynaklanan acılar, yoksunluklar ve darbelerin ürettiği devasa sorunlar tarihi olduğunu unutamayız.
Askerin sloganı olmaz, olamaz. Siyasi sloganının olmayacağını söylemeye bile gerek yok. Ancak önce siviller sloganın ucunu bırakmalıdırlar. Onlar bunu başarabilirlerse belki bir orta vadede, sloganların kıskacından kurtulabiliriz.