Şu aralar yurdumdaki ilginç efsanelere merak sardım. Daha önce duymuştum gelin kayası efsanesini. Efsaneyle ilgili birkaç hikâye gördüm. Hikâyelerdeki ortak nokta, bir gelinin evlilik yolunda yaşadıklarıydı. Yurdumun birkaç yerinde Gelin Kayası efsanesinin yaşatıldığına tanık oldum: Giresun, Yozgat, Gümüşhane, Ordu, Kütahya, Ankara…

GÖRÜCÜ USÜLÜ İLE EVLENDİRİLEN KIZIN HİKÂYESİ

Şimdilerde turistlerin uğrak mekânı olan Gelin Kayası, hikâyesiyle yine ibret vermiş.

 Yer Giresun…

Gelin Kayası efsanesine göre; güzeller güzeli genç bir kız, görücü usulü ile sevmediği bir erkek ile evlendirilmek istenmiş. Anne ve babasına karşı çok saygılı olan iyi kalpli bu kız buna itiraz edebilecek durumda değilmiş. İçten içe köyün başka bir delikanlısı ile hayatını birleştirmek, onunla evlenmek istiyormuş. Ama bunu ailesi ile paylaşmaktan da korkuyormuş (özellikle babasından). Tanımadığı ve sevmediği bir erkek ile evlenmeye engel olamamış. Düğün tarihi gelmiş çatmış ve nihayet koca evine gelin olarak yolcu edilmiş. Gelin alayı önünde at üzerinde götürülürken içinden Allah'a dua edip yalvarmış; 'Allah'ım, beni kötü koca eline düşürme, taş et dondur!' demiş. İyi kalpli gelinin duası o an kabul olmuş ve gelin alayının önünde, at üstünde taş oluvermiş.

ORDU’DAKİ GELİN KAYASI EFSANESİ

 Gelin Kayası efsanesini civarın yaşlıları şöyle anlatmış:

Melet Irmağı’na doğru inen sarp bir tepenin ormanlarla örtülü yamaçlarında çok fakir ve yaşlı biri varmış. Değirmenlere gidemeyen köylülerin ürünlerini avlusundaki ufak dibek taşında öğütür, geçimini bu suretle sağlarmış. Günün birinde, yaşlı değirmencinin kızını, uzaktan bir köyden bir gence istemişler. “Hayırlısı olsun.” deyip evlendirmişler. Çeyiz olarak ailesi, elinde avucunda ne varsa kızına vermiş. Düğün alayı, gelinin eşyalarını atlara yükleyip oğlan evine doğru yola çıkacakları zaman gelin, etrafı şöyle bir süzmüş. Avlunun bir kenarında duran babasının ekmek teknesine, kendini bugünlere getiren el değirmenine gözlerini dikmiş. Kızının bu hâlini gören babası yaklaşmış, “Kızım, değirmen taşı bizde kalsın…” diyecek olmuş. Düğün alayının ileri gelenleri durumu kavramışlar. 

İçlerinden biri de “Emmi, veriver şu değirmen taşını kızına da bizde yola düzülelim!’ demiş

Yaşlı baba, “Olmaz, o bana lazım. Onunla geride kalan çoluk çocuğumun nafakasını sağlayacağım, veremem.” diyerek karşı koymuş.

O sırada yeni gelin, “Babam benden bir taşı esirgiyor. Ben de onsuz gelin gitmem.” diyerek boynunu büküp oturuvermiş kapının önüne. Biraz beklemenin ardından kızına kıyamayan baba razı olmuş. Razı olmuş amma yola koyulduklarında: Allah ne etsin! Hepiniz taş olun, taş!..

BABA BEDDUASI ALAN GELİN

Ertesi gün, karşı tepelerden bu yana bakanlar, Melet Irmağı’na doğru inen dik bir yamacın, bıçak sırtı gibi çıkıntılı bir kısmında acayip şekilde kayalar görmüşler. Daha düne kadar ormanlık olan bu yamaçta, kayaların bulunuşundan ziyade görünüşleri onları şaşkınlığa düşürmüş. Çünkü bu kayalar sanki bir kafilenin heykelleşmiş şekline benziyormuş.

Baba bedduası alan gelinin taş kesildiği Gelin Kayası efsanesi günümüze kadar böyle gelmiş. 

İki Gelin Kayası efsanesinden birinde gelin, diğerinde babanın dilekleri kabul olmuş.

Yeniden görüşmek üzere…