Gençlik dönemi insan hayatının kritik, çalkantılı, fırtınalı ve iniş çıkışlı bir geçiş devresi. Bu yüzden atalarımız delikanlılık yani kanın deli deli aktığı dönem derken ne kadar haklılar. Bu devrede çocukluktan yetişkinliğe geçilir. Erkek ve kadın olma yani cinsiyet oturur, kimlik ve şahsiyet belirginleşir. Gençlik, bir toplumun taze filizleridir. Gençlik çağı; çalışkanlık, zindelik, dinçlik, cesaret, metanet, heyecan, kuvvet ve enerji yönüyle zengin olunan dönemdir. Gençlerin inançlı, faziletli, sağlıklı, mutlu ve geleceklerinden umutlu olmaları yarınlarımız için çok önemlidir.
Bir ana baba için en değerli varlık olan çocuklarını ahlaklı ve en güzel şekilde yetiştirmek, en öncelikli görev ve sorumluluklarından biridir. Gençler dinî ve ahlaki konulara önem vermezlerse; içki, kumar, uyuşturucu, taciz, tecavüz, zinâ, hırsızlık gibi kötü alışkanlıklar edinirler. Malum son zamanlarda ahlâksızlık had safhaya ulaştı. Ahlâktan çok ahlâksızlık ön planada. Ahlâk bir defa bozulmaya yüz tutarsa toplumda huzur ve güven kalmaz. İslâm’a, güzel ahlka uygun davranışlar sergileyemeyen kimseler için; her arzu ve tutku, her türlü ideoloji, lik, moda, gösteriş, aşırı tüketim, eğlence, zinâ, alkol, uyuşturucu ya da bir takım sapık inançlar (Ateizm, deizm ve nihilizm gibi din karşıtı akımlar) ve düşünceler gençlerimizin hayatını bütünüyle kuşatmaktadır.
İslami yaşayışın, güzel ahlâkın insanlara faydası olduğu gibi kötü ahlâkın da insanlara zararı çoktur. Gençlik; çalışıp kazanma, evlenip aile kurma, insanlara yararlı olma ve Allah’a ibâdet etme bakımından hayatın en verimli çağıdır. Hz. Peygamber de, kıyamet gününde arşın gölgesinde barınacaklar arasında, “Rabbi’ne ibadet ederek yetişen gençleri” (Buhârî, Ezan 36) sayarak, gençken dini yaşamanın önemine işaret etmiş; başka bir hadisinde de, “İnsanoğlu, Kıyâmet gününde; gençliğini nerede ve nasıl harcadığından... sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılamaz” (Tirmizî, Kıyamet 1) buyurarak gençlik enerjisinin Allah’a kulluk ve insanlığa hizmet uğrunda değerlendirilmesi gerektiği mesajını vermiştir. Dünyaya geliş amacımız, Allah'ı tanımak ve ona ibadet etmektir. (Zâriyat, 51/56 ) İnsan, beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır. Bedenin maddî gıdaya ihtiyacı olduğu gibi ruhun da mânevî gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun en önemli gıdası sağlam iman ve ihlâsla yapılan ibadettir ve güzel ahlaka uygun davranışlardır. İslâm dinî, nefsin ve neslin korunmasını aile ile onu da evlilik kurumuyla temin etmektedir. Dinimizde gayr-i meşru ve nikâhsız beraberlikler çirkin görülüp yasaklanmış, evlilik teşvik edilmiştir.
Evlilik dışı ilşki kesin olarak yasaktır. İslâm’ın yasak ettiği haramlardan olan zinâ, büyük günahlardan biridir. Rabbimiz Allah zinâya yaklaşılmamasını emrediyor: “Zinâya yaklaşmayın, çünkü o bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” (İsrâ, 17/32) buyuruyor. Zinânın fert, aile ve toplum için zararları çoktur. İslâm’da neslin korunması için zina haram olduğu gibi, homoseksüellik, lezbiyenlik de aynı şekilde haram kılınan bir eylemdir. Haram olan erkek veya kadının kendi cinsinden birisi ile ilişki kurması (homoseksüellik, lezbiyenlik vb.) bir sapıklıktır ve İslâm dininde yasaktır. Yaratılış gayesine, fıtrî ve tabiî temayüllere aykırıdır. Ahlâkî yozlaşmanın, ahlâkî çöküntünün bir tezahürüdür. İslâm'ın hiç tasvip etmediği bir davranış biçimidir. Müslüman kişi bu tür ahlaksızlıkları asla normal göremez ve görmemelidir. Hz. Peygamber (s.a.s) gençleri zinâ ve fuhuştan korumak ve kurtarmak için onlara şu tavsiyede bulunmaktadır: “Gençler, sizden gücü yeten evlensin. Çünkü evlenmek, gözü harama karşı korur, namusunu, iffetini muhafaza eder. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruç tutsun, çünkü oruç şehveti kırar.” (Buharî, Nikâh, 2) İslâm bunun için işe hâin bakışların önüne geçerek başlıyor.
Sonra hem kadını, hem erkeği, hem nesli korumak için erkeğe ve kadına tesettürü emrediyor. İslâm dini dünya ve ahiret saadeti için kurallar koymuştur. Tesettür de bu kurallardan birdir. Bu sebeple kadınlar ve genç kızlar tesettüre uygun giyinmeli, dışarıda kendilerini teşhir etmemeli ve makyajlı olmamalı, cazip, çekici vücut hatlarını belli eden giysilerden ve davranışlardan kaçınmalıdırlar. Günümüz gençliğinin bozulmasında en büyük etkenler şunlardır: Eğlence merkezleri, müstehcen yayın, internet, zararlı Tv kanalları, arkadaş çevresi, şans oyunları, plajlar ve para karaşılığında serbestçe çeşitli yerlkerde yapılan fuhuş, sosyal etkinlik adı altında gençlerin kötü alışkanlılar edindiği yerler. Dolayısıyla anne-babalar bunlara karşı uyanık olmalı ve çocuklarını her türlü zararlı şeylerden korumalıdır. Bir mü’min eşi ve çocukları ile birlikte doğru İslâmî anlayış ve yaşayış içersinde olmalı ve diğer insanlara da bu gerçekleri duyurmalıdır. Bu şekilde Allah’a iyi kul olmaya gayret edenler dünya ve ahirette mutlu ve huzurlu olurlar!