Hz. İbrahim denilince akla “tefekkür” etmek gelir Hz. İbrahim denilince, tefekkür etmek gelir aklımıza. “(Hz İbrahim) Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: ‘Bu benim rabbimdir.’ Fakat (yıldız) kayboluverince: ‘Ben kaybolup-gidenleri sevmem’ demişti. “Ardından ay’ı, (etrafa aydınlık saçarak) doğar görünce: ‘Bu benim rabbim’ demiş, fakat o da kayboluverince: ‘Andolsun’ demişti, ‘Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum.” “Sonra güneşi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: ‘İşte bu benim rabbim, bu en büyük’ demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: ‘Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım.” “Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim.” 6/En’âm, 76 Hz İbrahim, bu şekilde tefekür etmenin önemini göstermiştir. Hz. İbrahim denilince akla “sabır” gelir Hz. İbrahim (a.s.) Hâcer ile İsmâil’i Mekke’nin bulunduğu yere bıraktı, Hz. İbrahim (a.s.) dönüp giderken Hacer, “Ey İbrahim, bizi bu ıssız ve kimsesiz vadide bırakıp da nereye gidiyorsun?” dedi. Hacer tekrar, “Ey İbrahim! Bizi burada bırakmanı sana Allah mı, emretti?” diye seslendi. Hz. İbrahim (a.s.), “Evet, Allah emretti.” deyince, Hacer, “Öyleyse Allah bize yeter, bizi o korur.” diyerek Allah’a tevekkül etti. Burada hem Hz. İbrahim, hem de Hz hacer büyk bir teslimiyet ve sabır gerektiren bir imtihanı başarmışlardır. Hz. İbrahimin hayatına baktığımzda, bizler için çok güzel örnekler olduğunu görüyoruz. Tabii ki, bütün peygamberlerin kıssalarından ibret ve öğüt almalıyız. Allah’a samimi bir kul olmak için, Peygamberlerin hayatlarından öğüt alanlara ne mutlu!