Size içimi öyle bir döküyorumki çok samimiyim inanınki, kusurlarımı af buyurun neysem oyum yani. Yaşadıklarım, hissettiklerimde ufacık bir yalanım yok Allah sizi inandırsın. Sizlerle dost olalı epey bir zaman geçti bende anı çok okursanız hep anlatırım.
Bu köşede fenomen olmaya kararlıyım, benimki azıcık sırlı, bakın yine konuları nerden nereye getireceğim konudan konuya atlamakta üstüme yoktur. Konuştuğum gibi yazıyorum işte, bakıyorum kelime dağarcığım az arada bir süslüyorum böyle. Sizinle yazışırken yüz ifademi görmenizi de isterdim doğrusu, bazen kafamı aşağı yukarı sallıyorum bazen gülüyorum bazende ağlayacak gibi oluyorum ne alakaysa artık.
İçi içine sığmayan çok küçük şeylerden mutlu olmayı başaran biriyim tabii bunu birlikte yaşadığım insanlara sormak lazım. Özellikle de eşime, seni birde bana sorsunlar der arada bir. Nazım cazım herşeyim ona ne hikmetse artık. Şimdi eşimle tanıştığım güne geleceğim bu kadar lafı dolandırdıktan sonra. Mantık evliliği derler ya bizimkisi o türden. Bildiğiniz görücü usulü yani.
Üç ay görüşmemizden sonra sözlendik. Hızımıza kimse yetişemez, Kendileri doktordur dahiliye mütehassısı ben de doktor fobisi olan narin mi narin bir öğretmen yaşı yaşıma boyu boyuma uygun görmüşler bizi, mesleklerimiz de fiyakalı etiketli azıcık. Yakışırmı yakışır deyip tanıştırdılar, ilk buluşma yalnız olmaz tabiki erkek kardeşim ve gelinimizde benimle birlikte tam eski usül yani.
Ben somurtarak duran zorla getirildiği belli olan masum bir genç kız karşımdaki de geveze mi geveze iki dakikada bütün hayatını anlatmış biri, takım elbise giyinmiş ayakkabılar cilalı kafası kel, kel deyince kıyamadım bir an, neyse o konuştu ben dinledim ne konuştuysa muhalefet oldum, içimden öyle geldi ne yapayım. Kardeşime kafamla olmaz işareti yaptım ve kalktık eve döndük.
Evdekiler merakla dedikoduları bekliyor bende ses yok, istemiyorum dedim odama çekildim bir gün aradan sonra telefonum çaldı görüşmek istemeyen ben tekrar görüştüm elinde beyaz güllerle gelmiş o güllerin ardı arkası kesilmedi bende de istemem yan cebime koy havası, gel zaman git zaman içim kıpır kıpır olmaya başlamıştı her gün bir buket gül almak herkese nasip olmaz, şaka bir tarafa dünyaya bakış açısı beni oldukça etkilemişti fikirlerimiz zikirlerimiz aynı gibiydi şimdilik tek kusuru istanbulda yaşamamasıydı.
Evlilik büyük bir şans bence hele bizimkisi, biz evlendikten sonra tanıdık birbirimizi çok güzel günlere şahit olduk birlikte, çok acıları birlikte yaşadık hiç pes etmeden. Eşimi o kadar tanımıyordum ki kadifeye dokunamadığını bile evlendikten sonra öğrendim. Düğün hazırlıkları devam ederken ben bir kadife koltuk beğendim, anlatıyorum şöyle güzel böyle güzel diye, almaya gittik neticede ve bana orada kadifeye dokunamadığını söylemedi sırf ben o koltuğu beğendim diye, içim acır hatırladıkça. Sonuç ne oldu yıllarca o koltuğun üstüne bir örtü örtüldü beni kandırmış yani. O örtüyü örtmeseydim gerçekten samimi olup olmadığını anlayacaktım aslında.
Konuşunca şimdi gülüyoruz, eş konusunda dünyanın en şanslı kadınlarından biriyim, anlayışlı, saygılı, bir o kadar da sevgisini gösterip beni her zaman takdir eden birisi var karşımda ben de bunu hak etmiyor değilim, ilk ve son aşkım olur kendileri ben de onun son aşkı, sevgimiz her gün arttı çok şükür onu sevmediğim bir günüm olmadı, eşler sevin birbirinizi sevince tüm zorluklar kolaylaşıyor, acılar hafifliyor, hayat anlamlaşıyor, evlilik dünyanın en kutsal mertebesi kıymet bilip anlayabilenler, sevebilenler, sevgisini gösterebilenler için...