Namazdan daha önemli tek şey vardır o da imandır. Çünkü semavat, zemin ve dağların çekindiği imtihan, emanet-i kübra; iman iledir. Allah insanları yaratmış ta ki kendisine iman edip tanısın, ibadet edip dua etsin. Yoksa felsefecilerin düştüğü tuzakta olduğu gibi insanın gayesi haşa “Yaratıcıya benzemek” değildir.
Hz. Peygamber (asm) bir hadisinde mealen “ben ve benden önceki peygamberlerin söylediği en yüce söz La İlahe İllallah tır” diye buyurmaktadır. Tevhid yani Allah’ın bir olduğuna ve onun misli benzeri bulunmadığına iman etmek insanın en önemli görevidir. Bunu yaptıktan sonra kurtuluşa erer. Aksi takdirde sonu pek fecidir. Sonsuz bir cehennem azabı ile karşı karşıya kalacaktır. Gidilecek bundan daha kötü bir yer olabilir mi?
İnsanın imanını muhafaza etmesi ise öyle kolay bir iş değildir. Şeytan 7 gün 24 saat “bu insanoğlunun imanını nasıl elinden alsam” diye gayret etmektedir. Her yandan yaklaşıp vesveseler vererek insanı aldatmaya çalışmaktadır. Zira kıyamete kadar kendisine mühlet verilmiştir.
Peki, ne yapmalı da bu Şeytanın vesvese ve şüphelerinden kurtulmalı. Cevabı çok basittir. Dinin direği olan namazı kılarak bunu kolayca başarabilir. Çünkü günde beş defa temizlenen bir kalp, kirli kalabilir mi? Şeytanın maskarası olup kendisi ile alay ettirecek bir duruma düşebilir mi?
Namazın çok hikmeti ve insana kazandırdığı çok büyük fırsatlar vardır. Her şeyden önce kainatın yaratıcısı olan Allah ile yakınlık kazanmaktadır. Nasıl ki Miraç anında meleklerin dahi ulaşamadığı bir makam Hazreti Muhammed aleyhisselatüvesselama mazhar olmuştur aynen öyle de bir mümin namaz sayesinde Allah’a yakınlaşabilmekte namazda söylediği sözler ile muhatap olmaktadır. İşte meleklerin dahi ulaşamadığı en büyük şeref ve makam budur.
Eğer “namaz kılda ne olursa olsun” diyen birisi bu manaları kast etmiş ise gerçekten de doğru söylemiştir. Allah’a kul olan ve ona bağlanan bir insana hangi güç engel olabilir ki? Dünyanın bütün orduları, uçaklar, füzeler veya nükleer bombalar karşı çıksa ne kıymet ifade eder?
Sadece “ol demekle en küçük atom altı parçacıklardan güneşlere kadar cisimleri yaratabilen ve onlara hayat veren Allah dilerse; günahkârlar eliyle de dinini yüceltir, diğerlerine üstün kılar.
O halde başkasından medet aramak, insanlara dilencilik yapmak yerine adeta nefes almak gibi büyük bir ihtiyacımız olan her beş vakitte bir seccadeye alnımızı koymak ve Kuran’daki ayetlerle dua etmek; ne güzel bir ibadettir.
Birçok arkadaşım Ramazan ayında namaza başlar ve sadece teravih kılar. Hâlbuki teravih namazı sünnet vakit namazları ise farzdır. İnsan sünneti terk eder ise çok büyük hazineleri kaybeder; lakin mesul olmaz. Fakat farzı yerine getirmeyen yani Allah’ın emrettiği en önemli ibadet olan namazı terk eden öyle büyük bir azaba ve günaha maruz kalır ki tarifi çok zordur. İşte sonsuzluk ülkesindeki Cehennem, insanı böylesine büyük günahlardan temizlemek için vardır.
Rabbim bütün Müslümanları hakkı ile namaz kılanlardan eylesin. Bin aydan daha kıymetli olan kadir gecesinde yapılan ibadetlerin içine, bizim kusurlu ve eksik olan ibadetlerimizi de makbul bir şekilde dahil etsin, vesselam…