Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Ekrem İmamoğlu’nun belediye kreşleri ile ilgili sözlerine karşılık “Okuduğunu anlama problemi var. Türkçe okuduğunu anlama konusunda özürlü. Ona iyi bir Türkçe kursu almasını tavsiye ederim.” demiş.

El Hak doğrudur. Lakin okuduğunu anlayamama problemi, İmamoğlu ile sınırlı değil. CHP’nin geneline yayılmış bir sorun. “Kreş adı altında anaokulu işletiyorsunuz, yapmayın.” cümlesinin üzerinde “Kreş dedi, kreş dedi.” diye tepinebilmek için dümdüz cahil olmak lazım.

Kumar oynatan uyanıkların en eski numarasıdır; bu işi spor kulübü adı altında yaparlar. Ancak hiçbiri, baskın yiyince “Ya biz burada masa tenisi oynuyoruz, spor kulübümüz kapatılıyor.” diye yaygara koparmaz. Mahkemeye çıkıp “Ama orada spor kulübü yazıyor, ne kumarı?” demez. Çünkü o batakhane ustası hırt tipler bile karşılarındakini aptal yerine koymaya kalkmaz ve Türkçeleri de bu CHP yöneticilerinden daha iyidir.

CHP, hemen her konuda böyle. Türkçeyi anlamıyor, kanunları anlamıyor, uygulamaları anlamıyor, her şeyi kafasındaki şablona göre okuyup ezberden tepkiler üretiyor.

Kanun böyle diyorsun, aynı ezbere devam ediyor.

Kanunu sen çıkarmışsın diyorsun, duymuyor.

Rakamlar aksini söylüyor diyorsun, “Bana ne, bana ne.” diyor.

Tek doğrusu var; kendi kafasında iman ettiği şey. Neye iman etti ise körü körüne onun peşinden gidiyor. Bırakın o inancı sorgulamayı, apaçık gerçekleri bile inkâr ediyor.

Bu nedir biliyor musunuz? Cehalet. Ama öyle böyle bir cehalet değil, kapkara, kesif bir cehalet.

Daha beteri ise şu: Bu, örgütlenmiş bir cehalet.

Daha ziyade büyük şehirlerde yaşayan, kalitesiz eğitim kurbanı, düşük nitelikli genç bir nüfus var. Sayıları az değil, tahminimce Türkiye nüfusunun  %10-15’ine tekabül ediyorlar. Kötü eğitimden doğan boşluğu ellerindeki telefonla, sosyal medya tezviratı ile gidermeye çalışıyorlar. Hayata, yaşam tarzı üzerinden bağlanıyorlar çünkü gündelik yaşam dışında bilinç geliştirebilecekleri bir alanları yok. Ellerindeki sözde bilinç, gündelik yaşam pratiklerinden ve sosyal medya yalanlarından başka bir şeye dayanmadığı için de cehaletlerinden memnunlar, daha doğrusu cahil olduklarının farkında bile değiller. Aksine, kendileri gibi olmayanları cahillikle itham ediyorlar!

CHP işte bu sosyolojiyi örgütlüyor. Bu kafanın siyasi uzantısı haline geliyor. Korkunç çelişkilerin, en absürd ikiliklerin hala CHP’de var olabilmesinin sebebi de bu. Çünkü örgütlenen şey bir bilgi, bir şuur, bir tasavvur veya bir ülkü değil… Bizzat cehaletin kendisi.

Şimdi gelelim işin en vahim tarafına…

Cehalet saldırgandır. Örgütlü ise daha da saldırganlaşır. Faşizm gibi… Hatta daha doğrusu, faşizmden bile beter…

CHP’li siyasetçiler Meclis’te zorbalık yapıyor, kapıları tutuyor. Siyasi rakiplerine, “geri zekâlı, ahmak, aptal vs..” diye hakaret ediyor. Halkı tehdit ediyor, seçmeni tokatlıyor… En önde gelenleri, en sevilenleri en çok kabadayılık, en çok külhanbeylik yapanları…

Normal koşullar altında böyle konuşan siyasetçiler, kınanır. Ama sözünü ettiğim cahiller kitlesi, CHP’li siyasetçiyi alkışlıyor. CHP’li siyasetçi, ne kadar kabalaşırsa ne kadar küfür ederse o kadar takdir toplayacağını biliyor.

Bu hareketlere ilk bakışta görgüsüzlük, nezaketsizlik, terbiyesizlik diyoruz. Doğru, hepsi olabilir ama bu kadar sistematik olmasının sebebi “örgütlü cehalete” dayanması. Çünkü örgütlü cehalet, tarihin her döneminde ve dünyanın her yerinde örgütlü zorbalık üretir. 2024 Türkiye’sinde ise CHP’nin sözde “siyasetini” üretiyor.