Çocuklarımızın hayatta başarılı olmaları için okuldaki başarısı genelde bir anahtardır. Ders başarılarını sağlamalarında ise ana-babaya birçok görev düşmektedir. Çocuğumuzu planlıca istikrarlı çalışmaya, ev ödevlerini aksatmamaya alıştıralım.

Düzenli olarak çalışması için zaman ayıralım, buna teşvik edelim. Bu konuda kararlı, güvenli ve sevecen tutum takınalım. Notları yükseldikçe, okuluna bağlandıkça kendine güveni artacak, yeterlilik hissi uyanacaktır. Şunu da unutmayalım: Çocuğumuza sevgiyi okul başarısına bağlamayalım.

Ona söyleyeeğimiz sevgi sözlerini, şefkatli bir sarılmayı ve ona duyacağımız hayranlığı sene sonunda getireceği notlara bırakmayalım. Sevgiyi ve doyumu çocuğumuza her gün vermeye çalışalım. Çünkü hayatı seven, kendisiyle ve çevresiyle barışık, inançlı bir insan yetiştirmek ailemize ve ülkemize en büyük hediyedir.

Okuldaki başarının günümüzdeki en önemli göstergelerinden biri bir öğretim döneminin sonunda öğrencinin konularla ilgili olarak gösterdiği çaba ve gelişmeyi gösteren karnedir. Ailelerin, okuldaki eğitim-öğretimin çocuğa kazandırdıklarının bütününe değil; aldığı notlara değer vermeleri, “karne zamanı”nı bazı çocuklar için kâbusa dönüştürebilmekte, çocukla aile arasında bu yüzden tatsız, istenmeyen olaylar yaşanmaktadır. Hatta bu konuda çok sert ve katı tutum içinde olan ailelerde, karne zamanlarında bazen okuldan, evden kaçmalara, hatta intiharlara bile rastlanmaktadır.

Anne-baba, çocuğun karnesini görmeden önce herhangi bir yorumda bulunmamalıdır. “Karnende zayıf olursa eve gelme!”, “zayıfın olursa sana tatil yok!” gibi cümleler sarf etmek çocuğun kişilik gelişimini zedeleyecektir.

Çocuğunuzun yaşama sevinci ve hayatı yorumlayışı, özgüvenli ve özsaygılı bir birey olması, sosyal ilişkilerdeki başarısı ve sağlığı, karne başarısından çok daha önemlidir. Bu yanlış yaklaşımlar yerine “karneni al, ailece bir değerlendirmede bulunuruz yavrum” şeklinde, ne olursa olsun, onu sevdiğinizi ve yanında olduğunuzu hissetmesini sağlayacak ifadeler kulanmalısınız.

İlkokul birinci sınıfa başlayan çocuğa ilk sorumuz  “ne olacaksın?” sorusudur! Eğitimin sadece meslek seçmek ve para kazanmak olarak algılandığı bir memlekette kaliteli insanlar yetiştiremezsiniz, dava adamları çıkaramazsınız. “Oku adam ol” yerine “oku çok para kazan” anlayışı getirilmiş ve hedefi sadece para kazanmak olan, kendi egolarının tatminini sağlamak için çalışan ve sadece kendini düşünen bir nesil yetiştirirsiniz.

Çocuklardan birine sormuşlar:

“Büyünce ne olacaksın?”

Çocukcağız hiç düşünmeden cevap vermiş:

“Babam için mühendis, annem için doktor, dedem için subay, kendim için de öğretmen olacağım.” Çocuğumuzu böylesine şaşırtmanın ne faydası var? Fikrinizi söyleyin, tavsiyenizi yapın. Ama evladınızı kendi seçtiğiniz mesleğe zorlamayın.

Tanışılan bir çocuğa hemen şöyle sorular sorulur: “Hangi okula gidiyorsun, kaçıncı sınıftasın, derslerin nasıl?” Ama: “Namaz kılıyor musun? Kaç sûre ezberinde? Kur’an okumasını öğrendin mi? Televizyon seyrettiğin kadar Kur’an meali niye okumuyorsun? Kimin hayatını daha iyi biliyorsun: Filan devlet adamı, falan sanatçı veya futbolcunun mu, Peygamberimiz’in mi?” gibi soruları Müslümanlar Müslüman çocuklarına sormayı akletmezler. 

Okuldaki başarı mı, hayattaki başarı mı; dersler mi, ahlâk mı; notlar mı ibâdet mi? Yani, lise sınavı, üniversite sınavı mı, yoksa Allah’ın dünyadaki kulluk sınavı mı? Bunlardan hangileri daha öncelikli olmalıdır?

Çocuğunun sabah namazına kalkıp keyifle, zevk alarak namaz  kıldığına şâhit olmak, yüksek notlarla dolu karnesini görmekten daha mı az öneme sahiptir? Evet, bir delikanlı, üniversite sınavına hazırlandığı gibi, âhiret sınavı için de aynı şekilde çalışsa cenneti kazanır.

Asıl başarı, Allah’ın sevdiği bir kul olmaktır. Bu da sağlam bir iman sahibi olmakla beraber ibadetleri en güzel şekilde yerine getirmek ve kötü huylardan arınmak, güzel ahlak sahibi olmak ayrıca helal-haram duyarlılığı içersinde olmak, yani doğru olanı yapmak, kötü ve zararlı olan, haram olan şeylerden de uzak durmakla mümkündür. 

Tabii ki çocukların okul başarısı önemlidir. Fakat, sadece okul başarısına odaklanarak; çocukların iman, ibadet ve güzel ahlaktan mahrum bırakılması doğru değildir..Dolayısıyla çocuklarımızın dünya ve ahiret mutluluğu için imanlı ve ahlâklı yetişmesine gayret edelim.