İstanbul da yaşayıp da elimizdeki nimetleri görmememiz bizim suçumuz elbette. Belki imreniriz diye önce Eyüp Sultan Camii ni anlatacağım. Sabah namazlarını hiç orada eda ettinizmi bilmem ama o maneviyattan kendinizi lütfen mahrum etmeyin. İlk olarak eyüp sultan türbesi ve camiine gidelim. İstanbul’da gezilecek manevi yerler arasında en önemlilerinden birisi Eyüp Sultan Türbesi. Hz. Peygamber’in Medine’ye hicret ettiği zaman kendisini evinde misafir eden ve vahiy katipliğini de yapan Halid b.Zeyd (Ebu Eyyub el-Ensari)’in kabrinin burada bulunması, türbe ve çevresini kutsal bir yer haline getirmiş. Türbeden sonra buraya Eyüp Sultan Camii de yapılmış. Türbe içerisinde bulunan muhteşem çini süslemeleri, avlusunda bulunan asırlık çınarı, manevi atmosferi ve insana huzur veren ortamıyla her daim ziyaretçilerini kendine çekiyor. Haliç’in en güzel manzarasına sahip olan Pierloti de ayrıca yakınında bulunan ve ziyaretçileri kendine hayran bırakan yerlerden biri. Eyüp Sultan, Hz. Peygamber’in vefatından sonra Muaviye devrinde yapılan ilk İstanbul kuşatmasına katılmış. Kuşatma sırasında hastalanarak şehiden vefat etmiş ve sur dışında defnedilmiş. Eyüp Sultan’ın kabrinin Osmanlı tarih kaynaklarında İstanbul’un fethinden sonra Akşemseddin‘in keşfiyle bulunduğuna dair geniş çaplı bilgiler bulunuyor. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethedip şehirde hakimiyet kurduktan sonra Hz. Eyyub el-Ensari’nin kabrini bulmak için Akşemseddin‘den yardım ister. Akşemseddin kabrin bulunabileceği yer olarak şimdiki türbenin olduğu yeri işaret eder. Yapılan kazıda üzerinde “Haza kabru Eba Eyyub el-Ensari” yazılı bir taş bulunur. Sonrasında kabrin bulunduğu yere türbe yapılır. Fatih döneminde türbe ilk olarak yapıldığında önünde bir revak bulunuyormuş. Sultan I. Ahmet zamanında ise bu kısım bir duvarla tamamen kapatılmış. Duvarda ise iç avlu tarafında ziyaretçilerin dua edebilmesi için türbe içini gören büyük bir pencere yapılmış. İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı Padişahları kılıç kuşanma törenlerini Eyüp Sultan Türbesi’nde gerçekleştirmişler. Eyüp Sultan Türbesi’nde ilk kılıç kuşanan padişah Fatih Sultan Mehmet’tir ve kılıç kuşatan ise Akşemseddin’dir. Türbede sandukanın bulunduğu ana bölümde kalan süslemeleri ve levhaları görme imkanınız olmasa da, ziyaretin yapıldığı koridor kısmında bulunan çini süslemeler ve levhalar gerçekten görülmeye değer. Taban kısmından tavana kadar duvarlarda bulunan çini panolar ve karolar ile içerisi adeta bir cennet bahçesi gibi süslenmiş. Türbenin içerisinde değişik dönemlerde padişahlar ve hattatlar tarafından yazılmış çeşitli şiirler, levhalar bulunuyor. Türbenin içine ziyaretçiler için şadırvan avlusu tarafından bir giriş bulunmakta. Türbe içerisine ilerleyen koridor takip edildikten sonra sandukanın bulunduğu ana bölümün önüne ulaşıyorsunuz. Ziyaretçiler ana bölüme girmeden kabrin girişinde bulunan kemerli kapı önünde dua edebiliyor. Kemerli kapı girişinden gümüş şebeke ile çevrili sandukayı görebilirsiniz Eyüp Sultan Camii ilk olarak Fatih Sultan Mehmet’in emriyle 1458 yılında yapılmış ancak bu cami 1766 yılında meydana gelen büyük depremde hasar görerek kullanılamaz hale gelmiş. Günümüzdeki cami ise Sultan III.Selim tarafından 1800 yılında yaptırılmıştır. Caminin avlusunda bulunan ulu çınarın yapının ikinci inşa döneminden sonra burada yetiştiği düşünülüyor. Etrafı dört köşeli bir set ile çevreli çınarın her bir köşesinde çeşme bulunuyor. Hacat veya kısmet çeşmeleri denen bu çeşmelerin üzerinde Sultan III. Selim’in tuğraları var. Günümüzdeki cami 1800 yılında yapıldığından süslemelerinde barok süslemeler bulunuyor. Caminin büyük kubbesi sekiz yarım kubbe ile desteklenmiş. Çınar ağacının bulunduğu avludan Padişahların tahta çıktıklarında kılıç kuşanıp ata bindikleri ve cülus törenlerinin yapıldığı yola çıkılıyor. Tarihi yapıların olduğu gibi korunduğu bu yoldan mutlaka yürüyerek Haliç‘e inmenizi tavsiye ederim.