Bizim uzun zamandır ‘bacasız fabrika’ olarak nitelediğimiz kıymetli bir endüstri ‘turizm’. Zira turizmdeki her harcama neredeyse tamamen ülkemizde kalıyor.

İhracat yaparken ham madde olarak belli bir oranda ithalat yapmak zorunda kalabilirsiniz. Diğer birçok sektör için de benzer durum söz konusu ama turizm öyle değil.

Turizmde en büyük kalem hizmet sektörüdür. Ki hizmet sektöründe de üretim ve katma değer hareketliliği hep iç pazardan. Gıda ürünleri, içeceklerin büyük bir bölümü; deniz, güneş, doğa, hava da Allah vergisi bir lütuf ülkemizde.

Geçtiğimiz günlerde BODER Başkanı Ömer Faruk Dengiz “Bodrum batarsa Türkiye de batar. Turizm biterse Türkiye de biter.’’ diye açıklama yapmıştı.

Her turizm sezonunda da televizyon kanallarında ve gazetelerde haber olan bazı başlıklar var. “Bodrum’da bir lahmacun bin 200 Türk lirası, bir şezlong şu kadar fiyat!’’ vb. gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.

Ancak Bodrum batınca Türkiye’nin de batacağını düşünen Bodrum Otelciler Birliği Başkanı Ömer Faruk Dengiz’in söylediğine inananlar gibi, Bodrum’da her yerin pahalı olduğuna inananların sayısı da az değil. Bodrum’da fiyatlama olarak çok pahalı olan yerler olduğu gibi konaklama ve yeme içmede uygun mekânlar da var.

Bir başka turizm çalışanı, bir tur rehberi ne diyor, bakalım istiyorsanız: “Burası bu saatlerde en az 10-15 tur otobüsünün olduğu Karpuzkaldıran. Hep birlikte turistleri, misafirleri kazıklayarak bu hâle geldik. Şu an bir tane bile tur otobüsü yok!"

Bodrum’un birçok yerinde problem aynı, ‘kazıklama’. Bu, bir yerde, ‘altın yumurtlayan’ tavuğu kesmek gibi bir durum. Siz bir turisti ya da bir müşteriyi bir kez, iki kez ‘kazıklarsınız’ ama ancak o kadar. Bakar ki ‘fahiş’ ya da ‘kazık’ fiyat var. Bu sefer Bodrum tercih önceliği olmaktan çıkar.

Bir de bu ‘fahiş’ fiyat sebebiyle insanımız başta Yunan adaları olmak üzere yurt dışına kaçıyor. Buna isyan eden turizmciler “Neden oldu?’’, “Nasıl bu hâle düştük?’’ sorularını sormak yerine kabahatliyi dışarıda arıyor.

Bu konunun ciddi anlamda sorgulanması gerekiyor. Bu sorgulamayı da en çok turizmciler yapmalı. Zira fahiş fiyatlarla müşterilerin kaçmasına sebep olurken yukarıdaki gibi konuşan tur rehberinin öz eleştirisini yapabiliyorlar mı? Yapmıyorlarsa yapmadan bu durumdan kurtulamazlar.

Bodrum’un bir problemi de kendisini yenileyememesidir. Genel olarak yerli turizmde birilerinin ‘gösteriş’ yaptığı mekânlardan öteye geçememiştir. Ayrıca belediyelerin altyapı problemlerini çözmemesi ya da çözememesi de Bodrum turizmine ciddi anlamda zarar vermiştir.

Antalya’ya bakacak olursak dünyanın en önemli turizm merkezlerinden birisi olmuş durumdadır. Sadece son iki gün içerisinde 104 bin yabancı turistin Antalya’ya geldiğinin bilgisini aldım. Bu sevindirici bir durum. Antalya için daha ağustos, önümüzde eylül ve ekim de var.

Turizm Bakanlığı’nın bu yılki turizm gelir hedefi 60 milyar dolar. Geçtiğimiz yıl 55 milyar 900 milyon dolar olarak gerçekleşmiş.

TÜİK verilerine göre, 2024 yılının ilk altı ayında ziyaretçi sayısı 26 milyon 137 bin olarak gerçekleşti. Bu, bir önceki yılın aynı dönemine göre %14 artış anlamına geliyor. Turizm gelirleri 23,7 milyar dolar oldu. Bu, bir önceki yılın aynı dönemine göre %9 artış demek. İlk altı ayda ortalama kalış 10,1 gece olurken kişi başı gecelik harcama yabancı ziyaretçi ve yurt dışı yerleşik Türk vatandaşları ortalamasında 98 dolar oldu. Yalnızca yabancı ziyaretçi açısından bakıldığında kişi başı gecelik harcama 109 dolar oldu. İlk altı aylık verilerde Avrupa Futbol Şampiyonası ve Paris Olimpiyatları etkili oldu. Olimpiyatların da bitmesiyle birlikte artış oranlarının daha da yukarı çıkması bekleniyor. Ancak ülkemize yakın noktada devam eden uluslararası gerilimlerin farklı bir boyuta taşınması bu tabloda etkili olabilir.

Türkiye’mizin turizm potansiyeli oldukça yüksek, kültür turizmine de önem veren bir yaklaşımın da olduğunu gözlemliyoruz. Sanırım en büyük avantajlarından birisi de turizmi çok iyi bilen ve turizm gelirlerini her yıl artıran Mehmet Nuri Ersoy gibi bir bakanın işin başında olmasıdır.

Ancak ne Türkiye ne de Türk turizmi Bodrum’dan ibarettir. Türkiye’yi Bodrum’dan okuyanlar yanılır. Ayrıca müşterilerini fahiş fiyatlarla kazıklayanlar da sonraki dönemlerde ‘altın yumurtlayan’ tavuğu kesmiş olur. Sonra da aç kalırlar. Bu sebeple tüm işlerde olduğu gibi Turizmde de sürdürülebilirliğe önem verip rekabet edebilir bir fiyatlama yapılması da önemli.

Bodrum’u merkeze alıp ‘Türkiye batar’ diyenlere en güzel cevabı müteveffa Alev Alatlı vasiyetnamesinde vermekte: “…Türkiye batmaz, batarsa okyanuslar taşar…”