1993 yılında ODTÜ’nün öncülüğünde internetle tanışan Türkiye, o günden bugüne kat ettiği mesafeyle dijitalleşme yolculuğunda zirveyi zorluyor. İlk adımlarını mütevazı bir şekilde atsa da bugün geldiğimiz noktada, internet kullanım oranımız dünya ortalamasının çok üstünde. Bu başarı tesadüf değil; 2000’li yıllardan itibaren gerçekleştirilen stratejik yatırımların ve dijitalleşmeye verilen önemin bir sonucu.

Hatırlıyorum da, 90’lı yıllarda internetin adını yeni yeni duymaya başladığımız o günlerde, Türkiye’nin internetle olan ilişkisi daha çok akademik çevrelerle sınırlıydı. O dönemde hızlar şimdikilerle kıyaslandığında komik kalırdı belki ama o yılların heyecanı hala akıllarda. 1993 yılında NSFNet üzerinden sağlanan 64 Kbps’lik bağlantı, adeta bir devrimin habercisiydi. 

2000’ler, internetin evlerimize girmeye başladığı, insanların çevrimiçi dünyayla tanıştığı yıllardı. O dönemde ADSL’in hayatımıza girişiyle internet artık bir lüks olmaktan çıkıp, bir ihtiyaç haline gelmeye başladı. 2 milyon civarında olan internet kullanıcı sayısı, birkaç yıl içinde katlanarak 10 milyona ulaştı. Yani, bir anlamda Türkiye’nin dijital devrimi başlıyordu.

Gelin görün ki, 2010’lar adeta internetin altın çağıydı. 3G teknolojisinin devreye girmesiyle internet cebimize kadar girdi. İnsanlar her an her yerden çevrimiçi olabilmenin keyfini sürmeye başladı. 30 milyon internet kullanıcısından, 54 milyona yükselmiş bir toplumdan bahsediyoruz. Sosyal medya mecraları o yıllarda patlama yaşadı; Twitter’da bir sabah uyandığımızda TT listesinde kendi konularımızı görmek olağan hale gelmişti.

Ve 2020’ler… Dijitalleşme artık sadece bir seçenek değil, bir zorunluluk. 5G teknolojisinin kapıda olduğu bu dönemde Türkiye, dünya ortalamalarının çok üstüne çıktı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun da dediği gibi, ülkemizin internet kullanım oranı dünya ortalaması olan yüzde 67’nin oldukça üzerinde, yüzde 87,1’e ulaştı. Bu sadece bir rakam değil, aynı zamanda Türkiye’nin dijital dünyadaki yerini sağlamlaştırdığının bir göstergesi.

Son 22 yılda ulaştırma ve iletişim altyapısına yapılan 275 milyar dolarlık yatırımın, bu başarıda büyük payı var. 92,9 milyon mobil şebeke abonesi ve 73,7 milyon mobil genişbant abonesiyle Türkiye, OECD ülkeleri arasında sabit genişbant yaygınlığı artışında ön sıralarda yer alıyor. 

Kısacası, Türkiye’nin dijitalleşme yolculuğu sadece internet kullanıcı sayısıyla sınırlı değil. Bu, aynı zamanda daha güçlü bir ekonomi, daha donanımlı bir gençlik ve daha rekabetçi bir ülke anlamına geliyor. Türkiye, dijitalleşme yolculuğunda zirveye doğru ilerlerken, bu yolculuğun bir parçası olmanın gururunu hepimiz yaşıyoruz. Şimdi yapmamız gereken, bu başarıyı sürdürülebilir kılmak ve dijital dünyanın sunduğu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek.