Bizler kendi bölgemizde olan bitene odaklanırken diğer yanda çok ilginç gelişmeler yaşanmakta... Örneğin İngiltere'de 54 milletvekili, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) doğrudan uçak seferlerinin başlatılması çağrısının yapıldığı bir mektubu Dışişleri Bakanı David Cameron'a yolladılar. Mektupta, Tayvan gibi resmî olmayan bölgelere nasıl uçuş izni varsa KKTC'ye de olması gerektiğini vurgulayan İngiliz milletvekilleri, Akrotiri (Ağrotur) ve Dhekelia (Dikelya) üslerinin güvenliğine dikkati çekerek Kıbrıslı Türklerle anlamlı ilişki kurulmazsa; bu durumun Rusya ve İran gibi ülkelerin Türkiye ile yakınlaşmasına izin verilmesine yol açacağının ve İngiltere'nin Doğu Akdeniz'deki stratejik konumunun sarsılacağının altını çizdiler.

İngilizlerin bu mektubu, sıklıkla ekranlarda ve yazılarımda belirttiğim Doğu Akdeniz üzerinden Çin ile rekabetin belli bir aşamaya geldiğini göstermektedir. Diğer bir deyişle, birkaç gün önce Çin'in Tayvan'ın etrafında bir tatbikat düzenlemesi, 2. Arap-Çin zirvesinin 2026'da Pekin'de yapılacağının Şi Cinping tarafından açıklanması, uluslararası sistemde ara değişkenlerin yavaş yavaş ortaya çıktığını göstermektedir.

Ancak yine de belirsizlikler içinde bulunduğumuz uluslararası sistemin gerçek aktörlerini, savaşların niteliklerini, değişen güvenlik/enerji/para ilişkilerini anlayabilmek oldukça güçtür.
 
Örneğin ABD'de seçimlerde iki aday öne çıkmaktadır. Birisi mevcut başkan Biden ki kendisinin akli melekelerinin yerinde olmadığını gösteren pek çok video her gün yayınlanmaktadır. Diğeri ise 34 suçtan suçlu bulunan Trump... Şimdi insan düşünmeden edemiyor; ABD'de bir tane bile doğru düzgün aday alternatifi yok da hâlâ bu ikisi başkanlığa adaylıklarını koyabiliyorlar?

Sosyal medyadan takip ettiğim iş insanı kisvesi altında büyük Yahudi lobilerinin temsilcileri inanılmaz bir şekilde Trump'ı hem destekliyorlar hem de onun için büyük paralar harcıyorlar. 

Şimdi gelelim AB Parlamentosu seçimlerine… Oy kullanacak 400 milyon kişinin bulunduğu parlamento seçimleri; göç, ekonominin gelecekteki belirsizliği, Rusya'nın Avrupa için oluşturduğu tehdit algılamaları, aşırı sağcıların yükselişi gibi konuların öne çıktığı bir dönemde 6-9 Haziran'da yapılacak. 

Burada bizim açımızdan da önemli olan nokta, sistemin ara değişkenleri olarak tanımlayabileceğim lidersiz(leştirme), ABD'nin güdümünde güvenlik anlayışı gibi faktörlerin öne çıktığı bir zamanda AB'nin, parlamento seçimlerine gitmesidir.

AB Parlamentosu, AB'ye yeni üyelerin katılımına karar veren; yasama, denetim ve bütçe konusunda yetkileri olan çok önemli bir AB organıdır. Dolayısıyla önümüzdeki seçimlerde üyelerinin çoğunluğu aşırı sağcı partilerden seçilirse ki gidişat biraz öyle görünüyor, bu durumun ülkemize yansımaları da bir hayli olumsuz olacaktır.

Özetlersek ABD'de adayların bu kadar yetersiz olması, ABD'nin özellikle Batı Avrupa'yı Rusya'dan koparmaya çalışıp tabiri caizse Putin'i şeytanlaştırarak ve Ukrayna savaşını körükleyerek AB'yi zayıflatması hatta radikalleri güçlendirmesi, Çin'in giderek Arap dünyası ile ilişkilerini pekiştirmesi; Tayvan'a tatbikatlarla sopa gösterilmesinin nedenlerinin irdelenmesi hepimizin kafasındaki yanıtsız sorulara cevap niteliği taşıyabilir.

Ancak Türkiye açısından en önemlisi ise İngilizlerin, “Eniştem beni niye öptü?” sorusunu sorduracak kadar, KKTC'ye uçuşların serbest bırakılmasını istemesinden ne anlamamız gerektiği sorusudur.