Bunlara benzer grupların birçoğu, toplantılarına ve törenlerine Kur’an’ı kerim okuyarak başlarlar. Fakat onlar Kur’an’ı anlamak ve yaşamak için değil de, toplantılarda ve törenlerde bir ritüel/motif olsun diye okurlar. Medeniyetin önemli bir ölçüsü, toplumların liderlerini ve kurumlarını eleştirebilmesi ve sorgulayabilmesidir.
Dolayısıyla eleştiri kültürüne sahip olmak, medenî ve sivil toplumların bir özelliğidir. Eleştiri kültürüne sahip olmayan toplumlar, itaat kültürünün kuşatması altındaki yobaz toplumlardır. Günümüzde gelenek haline gelmiş, bazı topluluklar, dini gruplar, cemaatler ve siyasi partiler itaati bir din hükmü gibi algılıyorlar ve kutsuyorlar.
Eleştirinin olmadığı toplumlarda, kurumlarda, gruplarda ve cemaatlerde yobazlıklar, tabular, bağnazlıklar ve ön yargılar hâkim olur. Akleden ve düşünen insanların bu içeriden işgale karşı gerçek manada sivilleşmiş, sivil toplum örgütlerinin ve gerçek manada iman etmiş kanaat önderlerinin bu güç odaklarına karşı planlı programlı bir karşı direniş cepheleri oluşturmalıdırlar. Dar çerçeveli bir topluluğa ve onun doğmalarına (katı inançlarına) bağlı kalınarak hiçbir sorunun çözülemeyeceğini günümüzde en çarpıcı örneklerini yaşamaktayız. İslâm ve Müslüman, yönetici sınıfın nefse, menfaate, makam ve farklı çıkarlarına dayalı tahakkümlerinden ve buyruklarından kurtulmalıdır. Aksi halde, umutlarını yitirmiş, çaresizliklerini kabullenmiş geleceği planlayamayan insanlar, bunların sömürülmek için hedefl eri olurlar.
Bir taraftan bunların avı olurlar, bir taraftan da kutsal devlet, kutsal kurum, kutsal grup ve yanlış yapmaz, keramet sahibi, ermiş, uçan kaçan kurtarıcılar arar dururlar. Şu bir kısım cemaatlere, topluluklara ve siyasi partilere bir bakın; taraftarlarını belirli bir pencereden dünyaya bakmaya alıştırıyorlar. Akıl ve iradelerine ipotek koyuyorlar, küçümsüyorlar. Zihinlerine ve düşüncelerine birtakım tabular yerleştiriyorlar. Özgürce düşünmelerine müsaade etmiyorlar. Firavun da insanları küçümsedi, ahmaklaştırdı, insanlık onurların yerle bir etti. Düşünmelerini engelledi.
Onlar da firavuna itaat ettiler. Firavun da onları istediği gibi yönetti ve sömürdü. Toplulukları sürü haline getirmeye, Allah yerine liderlere, şeyhlere ve önderlere tapınmayı ikame eden bir yobazlık anlayışına fırsat vermeyelim. Yobazlığa karşı İslâm’daki küllenen geniş eleştiri kültürünü tekrar geri getirmeliyiz. İnsanların değil de vahyin/fikirlerin arkasından gidilmesinin inancımızın bir gereği olduğu anlatılmalı. Çünkü indirilen dine iman edenler, vahyi/fikirleri esas alır, uydurulan dine iman edenler, din adamlarını, şeyhlerini ve liderlerini esas alırlar. Kur’an’ı yalnız sevap olsun diye değil, esas anlamak ve yaşamak için okumalıyız. Kısaca, İslam’ı yaşam tarzımız yapmalıyız.