Önümüze öyle acı dolu haberler düşüyor ki. Acılara denk gelmiyorum desek bile akşam haber bültenlerinde tanık oluyoruz. Kadın cinayetleri, ihtiraslar, yangınlar, kazalar.
Gazete alkışlanlıklarının yok olduğu günümüzde haberleri de dijitalden takip ediyoruz. Takip ettiğimiz kaynaklarımız var. Hemen öğrenelim diye alarmları kuruyoruz.
İyi, kötü her şey önümüze düşüyor.
Ve bugün önüme düşen bilgi.
Antalya’da denizde boğulan Habat baba. Kızının çırpınışlarını görünce hiç düşünmeden denize atlamış ve boğularak hayatını kaybetmiş.
Ne kadar acı. 45 yaşındaki Habat Ahmet üstelik yüzme de bilmiyordu. 12 yaşındaki kızı Berfin çevredikeler tarafından kurtarıldı.
10 yıl öncesine gittim.
5. Kattan düşen çocuğunun arkasından atlayan anneyi hatırladım. Bir anne düşünün. 5. Katta evde otururken pencereden çocuğunun yerde yattığını görüyor.
Aman Allah’ım nasıl bir duygu.
Nasıl bir duygu isterseniz yılın annesi de seçilen Aylin Özbek’in bir röportajından kendi ifadeleri…
-Anlatması kolay değil. Allah düşmanıma vermesin. Pencereye koştum. Aşağı baktım. Oğlum, orada yerde yatıyor. Çığlık atmaya başladım. Akla ziyan bir durum. Tarifi yok. Panik içindesin ama… Bir taraftan da kafan, her zamankinden hızlı çalışıyor. O an tek düşündüğüm, “Şimdi ne yapmam lazım?” Aklımdan geçen tek şey şuydu: “Bana ihtiyacı var, ben onun annesiyim. Şu anda çocuğuma bir tek ben yardım edebilirim!” Başka bir şey düşünmedim, gittim arkasından. Orası da öyle berbat bir yer ki, çıkışı yok. Binadan çıkacaksın 60 metre gideceksin falan filan. Uzun zaman alacak bir şey. Ama Aras’ın o anda bana ihtiyacı vardı. “Kapıya inip o kadar vakit kaybedeceğime, içimden bir ses at kendini!” dedi. Öyle de yaptım. Onu kurtarmak için, bir an önce onun yanında olabilmek için…
Peki sen atlarken, “İkimiz de ölebiliriz!” diye düşünmedin mi?
-Hayır. Orada ölüm filan yok ki… Düşünmüyorsun. Amaç çocuğunu kurtarmak. Otobüs olsa kaldırırsın. Öyle bir güç geliyor. Onun sana ihtiyacı var. Bu kadar. Tam da net hatırlamıyorum her şeyi. Düştükten sonra onu nasıl aldım, yukarı çıkardım, nereden çıkardım, hatırlamıyorum. Bu arada ayağımda çorap, üzerimde pijamam var, Aras da öyle…
Düştün. Yerdesin. Baktın yaşıyorsun, sonra…
-Ayağa kalktım. Çocuğumu kucağıma aldım. Ağlıyordu. Ağladığını duyunca nasıl mutlu oldum anlatamam. Demek ki yaşıyordu. Meğer kafatasında iki taraflı çatlak olmuş, ama ben o anda anlayamadım tabii. Ayağı da kırılmıştı. Benim de kırıldı, dizimin biri açıldı. Ama çocuğum kucağımdaydı, hiçbir şeyin önemi yoktu, acı da yoktu, tek istediğim Aras’ı bir an evvel hastaneye, doktorlara yetiştirmek…
(Anne Aylin Özbek ve Aras da son derece sağlıklı. İkisine de mucize eseri bir şey olmadı. Kırıkları da iyileşti)
Peki biyolojik anne veya baba olup da anne ve baba olamayanlar. Çocuklarını camiye, çöpe oraya, buraya bırakanlar.
Onları Allah’a havale ediyoruz. Aylin anneye en içten sevgilerimizi gönderiyoruz. Kızı için canını feda eden babaya Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz…
Yeniden görüşmek üzere…