Fakat çocuk, hiçbir şeyden anlamaz, bilmez, aklı ermez şeklindeki düşünce de tamamiyle yanlıştır. “Çocuk şimdi duyar, biraz sonra unutur” düşüncesi de doğru değildir. Çocuğun geçirdiği gelişim dönemlerini bilmek önemlidir. Çünkü her gelişim döneminde o döneme özgü davranışlar ortaya çıkmaktadır. Aileler bu davranışları tanır ve ayrımlarını yapabilirlerse, çocuklarıyla daha sağlıklı, daha güzel ilişkilere girmekte zorlanmazlar.

3.  Sosyolojik Açıdan Çocuğa Bakış

Çocuk, gelişen bir insan yavrusu, olgunlaşmamış, “reşit sayılmayan” bir kişidir. Tek hücre olarak yaşama başlayan insan yavrusu, haftalar, aylar ve yıllar boyunca büyür, gelişir; birçok kompleks becerileri yapabilen, düşünen ve düşüncelerini ifade edebilen, kişilik sahibi bir erişkin durumuna gelir. Böylece edilgen bir eleman olmaktan kurtulup aile faaliyetlerine katılan ve sosyal ilişki kurabilen etkin bir üyeye dönüşür. “Biyo-psiko-sosyal” bir varlık olan insanoğlu doğumdan ölümüne kadar değişik evrelerden geçer.  Bunlardan çocukluk evresi insan hayatının en önemli dönemidir. Bu dönem sürecinde çocuk adım adım ilerledikçe evreden evreye geçer. Doğumdan itibaren kendini sosyal ilişkilerin içinde bulan çocuk, gün geçtikçe gelişerek toplumdaki yerini alır. Zamanla yetişkin bir birey olarak topluma katılır ve sosyal kişiliğini kanıtlar. Çünkü insanın hem biyolojik, hem psikolojik, hem de sosyal ve dinî boyutu vardır.

4. Dinî Açıdan Çocuğa Bakış

Çocuk sahibi olmak, anne ve babalar için en büyük nimetlerden biridir. İslâm dinî, Müslümanların meşru yoldan çocuk sahibi olmalarını teşvik etmiş, bu sebeple de evlilik müessesesini kurmuştur. Amaç; kendisi, ailesi ve toplumu için faydalı olma bilincinde olan kişilikli, mânevî değerlerine saygılı, ahlâklı, yaratan ve yaratılanın haklarına duyarlı erdemli nesiller yetiştirmektir. Neslimizin devamı, yarınlarımızın umudu olan çocuklar, Yüce Allah’ın bizlere lütfettiği birer emanettir. (Tahrim, 66/6) Bu sebeple onları sevmek, korumak, kollamak ve iyi yetiştirmek zorundayız. İslâm hukukunda doğumla başlayan ve ergenlik çağına kadar devam eden döneme “çocukluk”, bu dönemi yaşayan kimseye de “çocuk” denir. Hz. Peygamber’in ergenlik çağına gelinceye kadar çocuktan sorumluluğun kaldırıldığını ifade eder. (Ebu Davud, Hudud 17) Kur’ân-ı Kerim ifadesiyle çocuk; “Dünya hayatının süsüdür.” (Kehf, 18/46) Allah’ın lütfu ve bir imtihan vesilesidir. (Enfâl, 8/28) Kur'ân'da çocuğun insanlara sevimli gösterildiğinden bahsedilmiştir. (Âl-i İmrân, 3/14)

İslâm’ın çocuğa temel yaklaşımı; sevgi, şefkat ve hoşgörü anlayışına dayanır. Çünkü çocuk dünyaya tertemiz bir yaratılışla ve günahsız olarak gelir. Bülûğ çağına kadar da yaptığı davranışlardan dinî bakımdan sorumlu değildir. Dünyaya yeni gelen insan yavrusu âciz, her bakımdan büyüklerin ilgi ve yardımına muhtaç ve belli bir yaşa kadar da ana-babaya bağımlıdır. Bu dönemde kendisi için gerekli olan ilgi ve sevginin, bakım ve eğitimin gösterilmesi ölçüsünde sağlam bir kişilik geliştirebilir, yani iyi insan ve iyi bir Müslüman olabilir. Çocuğun dünya ve âhiret mutluluğu için bu dönem iyi değerlendirilmelidir. Bu itibarla çocukluk döneminde gerekli dinî eğitimin verilmesi ve güzel ahlâk alışkanlığı kazandırılması gerekir. Dolayısıyla çocuğumuzu iyi bir şekilde  yetiştirmek istiyorsak; öncelikle onu tanımalı ve anlamalıyız!