İlk insan Hz. Adem peygamberden (as) günümüze değin gelen bilgi yığını vardır dil ile söylenip zihinlere nakşolan. Öyle bir bilgi ki; dil ile söylendiğinde kalp vecde gelirdi. Bilinmeyeni bilen, bilinmezken bilinmeyi isteyen ve bilinmeyeni öğreten Rabbül Aleminin öğretileriydi bunlar.
İnsan için basit bir aza gibi gözüken dil organının kulun dünyasını iman ve inkar çizgisini çizecek güce sahiptir. Kazananı ya da kaybedeni belirleyen bu organ öyle bir işleve sahip ki nereye büksen oraya yönelen, tümüyle haleti ruhiyesinin değiştirecek lafızlar kullanan türden kılıfa bürünen kabiliyete sahip.
Marifet söylenen sözü kıymet bilip ardından ilerlemektir. Peygamber Efendimiz’in (sav) çizmiş olduğu dosdoğru yol üzere yaşamak hem dil hem de hal ile gereklidir. Birçok ibadet nasıl beden ile de yapılsa da dil ile yapılan ibadetlerde mevcut.
İnsanın hata yapma olasılığınınım genişlediği bu günlerde dil ile söylenen öylesine günah, öylesine küfür var ki haftalarca bu yazıyı yazsak belki de uzun bir süre bu konuyu konuşmuş olacağız.
Bin bir türlü tuzakların ardı arkası kesilmeyen şu dönemlerde bize düşen Hakk'ı hak bilip Hakk'a ittiba etmek lazım gelir.
Kalp ila tasdik dil ile ikrar üzere olmamız gerekmektedir. Dil ile söylediğimizin kalbimizle bunu destekliyor olmamız, onaylıyor olmamız, onu tasdik ediyor olmamız gerekmektedir. Nitekim bu anlamda eksiklik hissediyorsak kendimizde lezzetlerin farkına varmak mümkün değildir.
Beşerî anlamda her yaptığımız işlerin arkasında insan ağızda tat bırakan bir şeylerin kalmasını ister yahut bekler. Ağızda tat derken yiyecek içecek anlamında değil. Manevi dünyadan söz ediyorum.
Her yaptığımız işin sonunda kalbimiz huzurlu mu? Doğru buluyor muyuz yaptığımızın hareketlerin sonucunu.
Bilahare bu haldeyken vesveseden de uzak durmak gerek. Şeytanın en sevdiği ve en sık kullanıp sevdiği silahıdır. Vesvese. Şüphe yok ki şeytan müminin kalbinde tasdik edilmiş iman nurundan rahatsızlık duymaktadır. Bu nedenle kulu saptırmak yoldan çıkarmak için elinden ne geliyorsa yapmak için her an mücadele içindedir. An olsun davasından vazgeçmeyip farklı yolları dahi aramakla uğraşmaktadır.
İnanan Müslüman yani hak yolcusunun daima dilini hayra yormalı ve dilden başlayıp bütün azalarını güzelliğe adapte edebilme becerisine sahip olmalıdır.
Bu nedenledir iki cihan serveri, Hz. Peygamber (sav) “Allâh’a ve âhiret gününe inanan ya hayrı söylesin ya da sussun.” Buyurmuştur.