Keza “hediyeleşmek” güzel bir davranış ve İslamiyet’te sünnet olduğu için buna gereksiz anlamlar yüklemek iyi bir yol olmasa gerek. İsrafa vardırmamak şartı ile tüketimin bir miktar artması ekonomiyi çökertmez bilakis faydalı bile olacaktır.
Aslında yılbaşı insanın gözünün bir parça açılmasına yol açmaktadır. Özellikle maişet derdi yüzünden yaşamın amacını ve kendini kaybetmiş, dünyası anlamsızlaşmış insanlara kısa bir süre için dahi olsa durup düşünme fırsatı sunmaktadır.
Evet, yılbaşı sayesinde zamanın su gibi akıp gittiğini ve bir daha geri gelmediğini anlayabiliyoruz. Her geçen yıl adeta yaprağı dökülen bir ağaç gibi fani vücudumuzun
yıkıldığını bize hatırlatır. Dünyanın ebedi olmadığını aksine gelip geçici olduğunu gözümüze sokar. Akıl ve duygularımıza faniliği hatırlatır.
Yılbaşı sayesinde ömür binamızın bir taşının yıkıldığının farkına varırız. Artık onu yerine koymanın hiçbir imkânı yoktur. Ölen hücrelerimiz her geçen gün artmakta, yenilenen hücrelerin sayısı ile daha da azalmaktadır. Bu gidişat dünyanın dahi fani olduğunu anlamamıza bir vesiledir. Niyazi-i Mısri bu durumu bakın nasıl anlatmış:
Günde bir taşı binâ-yı ömrümün düştü yere,
Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber
Dil bekası, Hak fenâsı istedi mülk-ü tenim,
Bir devâsız derde düştüm, ah ki Lokman bîhaber
Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu hebâ,
Yola geldim, lâkin göçmüş cümle kervan bîhaber.
Ağlayıp, nâlân edip, düştüm yola tenhâ, garip,
Dîde giryan, sîne biryan, akıl hayran, bîhaber.
Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp,
Şevk ile her dem uçup, çağırırım dost, dost!
“Lütf u kahrı şey-i vâhid bilmeyen çekti azab,
Ol azabdan kurtulup sultan olan anlar bizi.”
O halde miladi yılbaşından dahi ibret almamız gerekiyor. Keşke her başlayan bir günü hatta saati yılbaşı gibi idrak edebilsek. O zaman hayat daha da anlamlı olacaktır. Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen de hayatından lezzet alır.
Biz de kainattaki her şeye güzel ve anlamlı olacak şekilde bakalım. Kavgaya kin ve düşmanlığa gerek yoktur.. Eğer mücadele etmek istiyor isek başta nefis ve heva pek de kuvvetli şekilde karşımızda duruyor. Asıl başarı, onları kontrol altına almaktır. Bunu yapabilmek için Kuran tefsirlerini okumak gerekir. Bakınız Bediüzzaman; dünya, hayat ve ömür için ne diyor:
Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik.
O zan sebebi ile bütün bütün zayi ettik.
Evet, şu güzergahı hayat bir uykudur, rüya gibi geçti.
Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibidir uçar gider…