Semboller anlam olarak; cumhuriyetçilik, devletçilik, ırkçılıktır. Faşist liderler propagandalarında bu ilkeleri kullanmakla birlikte, vazgeçilmez ve asla değiştirilemez (hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemez) olduğunu anayasalara geçirmişlerdir. Bu konuda Türkiye Anayasası bütün faşist rejimlerden açık ara ayrılarak en uç örnek olarak hala benimsenmekte ve uygulanmaktadır.
Aşırı ırkçı ve dini mukaddeslere düşman bu hareketin İtalya ve Türkiye dışında “faşist” olarak nitelenmesinin üçüncü örneği Avusturya’da görülmüştür. Avusturyalı anti-komünist aşırı milliyetçilerin ideolojisi “Austrofaschismus-Avusturya Faşizmi” olarak isimlendirilmiştir. Aynı zamanda, Almanya’da komünistler, nasyonal sosyalistleri kendi propagandaları gereğince “faschisten-faşistler” olarak isimlendirmişlerdi.
Bir rejimin faşist olarak nitelendirilebilmesi için, o rejimin ideolojisinin ırkçı olması ve milletin varlık ve çıkarlarını her şeyin üstünde tutması gerekir. Bu yönüyle halkçılığı da içermeli ve sadece zenginlerin veya işçilerin değil, milletin bütün fertlerinin refahını sağlamayı hedeflemelidir. Bu hedefe ulaşmak için ise ekonomi üzerinde sıkı bir devlet kontrolü uygulamak, işçi ücretlerinin yeterli olmasını sağlamak, keyfi işten çıkarmaları önlemek, hayat pahalılığının önüne geçmek için fiyat kontrolü uygulamak gibi önlemler uygulamak faşizmin politikalarındandır. 
Faşizm, sınıflar arasındaki çelişkileri ortadan kaldırmayı da öngörür. Bu yönde devlet eliyle sendikalar kurulur ve işçi ile işveren arasında anlaşma sağlanır. Toplumdaki yoksul ve orta sınıfın ihtiyaçları devlet tarafından karşılanır; örneğin Almanya’da çıkan toprak yasasıyla köylülerin topraklarının ipotek yoluyla ellerinden alınmasının önüne geçilmiş ve fırsatçı sermayenin köylüyü sömürmesi engellenmek istenmiştir. Bu konuda Türkiye’de benzer uygulamak yapılmak istenmişse de halk fakirleşmiş ülke kalkınmak bir yana bulunduğu noktadan geriye düşmüştür. Sanayileşme yerine ideolojinin öne çıkarılması ve “istiklal mahkemeleri” gibi sert önlemler ile binlerce insan idam edilmiştir. Haliyle bu durum yöneticilerin halktan kopmasına yol açmıştır.
Almanya’da uygulanan nasyonal sosyalizmde ırkçılık, Türkiye gibi ön plana çıkmıştır. Milliyetçi veya ırkçı fikirlerin benimsenmesi ülkelere göre değişmektedir; örneğin İtalyan faşizminde “İtalyan vatandaşlığı” kavramı ön plandayken, Alman nasyonal sosyalizminde ise “Alman kanı taşıma” düşüncesi ön plandadır. Türkiye’de de Alman benzeri kafatasçılık örneklerinde olduğu gibi aşırı bir ırkçılık ortaya çıkmıştır. Brakisefal-Dolikosefal kafatası yapısına düşecek kadar işi çığırından çıkaran kafatasçıları vardır.