İran, İsrail’in kendisine yönelik saldırganlığına karşı uzun bir süre bekleyip sabrettikten sonra çaydırıcılığının iyice aşınamaya başlamasıyla birlikte yanıt vermek durumunda kaldı. Geçen hafta İsrail’e 180’den fazla balistik füze ateşleyerek Nevatim ve Tel Nof üslerini vurmayı başardı. Uydu görüntüleriyle yapılan değerlendirmelerde üslerde orta şiddette hasarlar olduğu görüldü, bazı hangarlar ve lojistik depolar vurulmuş durumda. İsrail ise daha ilk anlardan itibaren İran’ın çok büyük bir hata yaptığını ve karşılık vereceklerini duyurdu. Birçok siyasi profil, İsrail’in, İran’ın nükleer merkezlerini vurması ve ilgili programın yok edilmesi gerektiğini savunan açıklamalar yaptı. Yine ABD Başkan’ı Biden konuyu gündeme getirerek bunun doğru bir hamle olmayacağını vurguladı. Bu esasında İsrail’in ABD’ye böyle bir taleple gittiğini gösteren önemli bir emare odu. Nihayetinde İsrail öteden beri İran’ın nükleer programının askerî bir operasyonla yok edilmesi gerektiğini savunurken elbette bu harekâtın ABD tarafından yapılmasını arzu ediyor. Ben İsrail’in tek başına İran’ın nükleer programına ciddi zarar verebilecek bir kapasitesi olmadığını düşünüyorum.
İran’ın nükleer programında çok sayıda yerleşke ve tesis bulunmakta. Natanz Nükleer Tesisi’nin çoğu ünitesi yer altında ve korunaklı, Fordov nükleer tesisleri ise tamamen dağın içinde bulunmakta. Arak Ağır Su Arıtma Tesisleri ile İsfahan Nükleer Tesisleri görece hava saldırılarına daha açık konumdadır. Ancak bu tesislere ciddi hasar verebilmek için onlarca uçağın ağır mühimmatlar kullanarak eş zamanlı saldırı gerçekleştirmesi gerekiyor. İsrail’in kendisinden bin 500 km uzaklıkta İran’a bu ölçekte bir saldırı yapma kapasitesi çok şüpheli. Hava yakıt ikmal ile F-35’ler ve diğer uçaklarla bir saldırı yapabilir ancak nükleer programına bir miktar zarar vermenin ötesine geçebilecek gibi görünmüyor. Bu bağlamda ABD’yi bu saldırıya dâhil etmenin arayışı içindeler. Ancak Biden yönetiminin buna dâhil olmayacağı açık.
İkinci bir senaryo ise İsrail’in, İran’ın petrol üretim ve ihraç tesislerini hedef alması, bu konuda İsrail’in eli daha güçlü ve ilgili saldırı kapasitesi var. Küresel piyasalarda petrol fiyatları ciddi artarak bu ihtimali satın almaya da başladı. Ancak ABD bu hususta da İsrail’i ikna etmeye çalıştığı ve olası saldırının askerî üsleri hedef alması konusunda baskı yaptığı görülüyor. İsrail’in kendi içinde de Savaş Kabinesi’nde olası yanıta ilişkin farklı düşünceler söz konusu.
Nihayetinde İran, kendisine yönelik bir İsrail hava saldırısı olduğunda İsrail’in ekonomik altyapısı dâhil olmak üzere kritik tesislerini balistik füzelerle vuracağını açıkladı. İran’ın bu anlamda İsrail’e ciddi zarar verme kapasitesi daha önceki saldırısında teyit edildi, dolayısıyla ABD’nin İran’a yönelik saldırılara dâhil olmadığı bir denklemde İsrail ciddi anlamda zorlanacaktır. Yine Gazze ve Güney Lübnan’da iki cephede eş zamanlı kara savaşına girişen İsrail ordusu, Yemen ve Irak üzerinden de saldırı tehdidi altında olduğunu da unutmamak gerekiyor. Netanyahu ülkesi ve ordusunu kaldıramayacağı bir yükün altına sokuyor.