İstanbul ve Çanakkale boğazlarında en tehlikeli durum ise makine veya dümen arızasıdır. Ne ilginçtir; her iki boğaz geçişi esnasında dümen arızalarını yaşamış bir kaptanım. Allah korudu da kazasız atlatmak nasip oldu. Fakat ne kadar dikkat ederseniz edin bu Boğazlar ve özellikle İstanbul Boğazı; tehlikelere açık olup facialara hazır olmayı gerektirir. Bu yüzden İstanbul Boğazı, hala tek taraflı olarak gemi trafiğine açık olup Çanakkale Boğazı gibi çift yönlü geçiş; yapılmaz.

Özellikle Kandilli feneri civarında boğaz o kadar darlaşır ve yüksek akıntı meydana gelir ki bazen dümeni alabanda ile (maksimum açı ile) basmak gerekir. Bu bölgede 200 metreden büyük iki gemi aynı anda karşı karşıya geçiş yapsa bir tanesinin diğerine temas etmesi mümkündür. Çünkü gemi dönüşleri kara araçlarının hareketi gibi değildir. Dönüş yönünün aksine doğru savrulur ve geminin kıç tarafı trafik hattının karşı tarafına geçer.

Yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı dünyanın en tehlikeli suyollarından bir tanesi olarak İstanbul Boğazı gösterilir. Elbette boğaz çevresinde milyonlarca insan yaşadığı için ciddi önlem alınması gereklilik hatta zorunluluk haline gelmiştir.

İşte İstanbul Boğazı dünyanın en dehşetli deniz kazalarının meydana geldiği suyollarından bir tanesi olup trafik yoğunluğunun artması dolayısı ile her an büyük bir tehlikeye yol açacak şekilde karşımızda durmaktadır.

Gemilerin çatışmasından tutun batmasına kadar hatta yalılardaki insanları tehdit edecek kadar yüzlerce olay yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir. Sadece insanları değil milyonlarca deniz canlısı için de çok büyük tehlikeleri barındırmaktadır.

43 Romen denizcisinin öldüğü Independenta faciası bunlardan sadece bir tanesidir. Bunu yazarken dahi tüylerim diken diken oluyor. Hâlbuki Kanal İstanbul sayesinde bütün bu tehlikelerin önüne geçilecektir.

15 Kasım 1979 tarihinde sabahın dördünde müthiş bir patlama sesi ile uyanmıştım. Evimiz Fatih’teydi ve İstanbul Boğazını gören bir konumdaydı. Topkapı Sarayı hizasında her taraf alev topuna dönmüştü. O yıllarda terör olayları yoğun olarak yaşandığı için bunu “komünistler yaptı” diye düşünmüştük.

Hâlbuki 7500 ton taşıma kapasiteli Evriali gemisi, tam yol ile 145 bin tonluk Independenta tankerine, iskele tarafında bulunan tankların bulunduğu yerden şiddetle çarpmıştı. Her taraf alevler içindeydi ve göğe simsiyah dumanlar yükseliyordu.

Tam 27 gün boyunca Independenta tankeri yanmış ve 75 bin ton ham petrol denize dökülmüştü. Mucizevî bir şekilde tanker İstanbul Boğaz akıntısı ile Kadıköy önlerine gelmiş ve burada sığlığa oturmuştur. Fakat benzer şekilde hala İstanbul büyük bir yangın tehlikesi altındadır ve tam bir çevre felaketi yaşanabilecektir.

Dünyanın 10 büyük deniz kazalarından biri olan bu dehşetli olayda; mahkeme, Yunan Gemisi Evriali’yi yüzde 90 oranında suçlu bulmuştu. Lakin “bade harabil Basra”. Denizcilerle birlikte milyonlarca deniz canlısı yaşayamaz hale gelmişti.

Yaşanan felaketin büyüklüğü nedeni ile Montrö Sözleşmesine ilave olarak Boğazlar Tüzüğü Kanunu adı altında birçok tedbirler alındı. Yeni trafik düzeni ve VTS (Vessel Traffic Services) kuruldu. İşte bu tedbirler sayesinde İstanbul Boğazındaki birçok deniz kazaları bir parça önlenmiş oldu.