Peki, bu tedbirler yeterli midir? Asla yeterli değildir. Çünkü deniz kazalarını sadece petrol tankerleri olarak düşünmemek gerekir. Askeri gemilerden tutun kuru yük gemilerine kadar bütün suüstü vasıtaları tehlikeli madde ile doludur. Bunların yol açacağı kazalar eski İstanbul yangınlarında olduğu gibi milyonlarca insanı evsiz bırakacak kapasitededir.

Ne kadar önlem alırsanız alın İstanbul Boğazı gibi bir yerde deniz kazalarını önleyemezsiniz. Bunun yerine en akıllıca çözüm Kanal İstanbul’dur. Eğer muhalefet partileri ve özellikle de İstanbul’a belediye başkanı olarak seçilen Ekrem İmamoğlu’nun insanlara karşı bir parça saygısı varsa bu çok önemli projeye karşı çıkmaz.

Kanal İstanbul’un faydalarını anlatmak maksadıyla ekonomik, sosyal ve denizcilik açısından çeşitli disiplinlerle ilgili onlarca makale yazdım. Bu konulara tekrar girmek istemiyorum. Sadece insan ve çevre sağlığı açısından ele alınsa dahi çok önemli olan bu projenin hayata geçirilmesi gereklidir.

2011 Yılından beri tek bir çivi çakılmamıştır. Devlet bürokrasisi hala çok hantaldır. “İstemezük kafa yapısı” hala çok güçlüdür. Vatan caddesine karşı çıkanlar her üç boğaz köprüsüne de karşı çıkmış hatta Keban barajına bile “elektriği toprağa mı vereceğiz” diye ahmakça muhalefet adına kendilerini rezil edecek şekilde itiraz etmiştir.

İşin kötüsü hala karşı çıkmaya devam ediyorlar. Çünkü İstanbul Havaalanında olduğu gibi Türkiye’nin önemli bir merkez olmasını istemeyen Batılı güçler büyük gayret içerisindedir. Besleme akademisyenler ve yazarlar çoktur. Medyada ve özellikle de televizyonlarda hep bu beyin yapısı gelişmemiş kişileri izlersiniz. Bunlar “denizcilik” sözünden doğru dürüst bir şey anlamazlar. Onların anladığı “Boğaz’da rakı içmektir”. Bu denli ayyaş ve sefih insanlardır. Ne yazık ki insan ve çevre sağlığına karşı da saygıları yoktur. O halde Kanal İstanbul’un ne olduğunu bir kere daha anlatalım:

Kanal İstanbul bir Türk Projesidir. Üniversite ve araştırmacılardan meydana gelen 57 kuruluş 11 yıl çalışıp etüt yapmış, 16 bin sayfa rapor hazırlamıştır.

15 milyar dolar, sadece Kanal Proje bedelidir. Kanal İşletmesinin yıllık getirisi yaklaşık 8 milyar dolar olacaktır. Bu bedel 103 ülkenin Milli Gelirinden daha fazladır..

Kanal 44 km boyunda, 400 metre, 25 metre derinliğinde olacaktır. Ortalama her yıl 40-45 bin gemi geçiş yapacaktır.

Ana işletme şirketinden başka yapılacak tesisler sayesinde 1 milyon 500 bin insana iş imkanı doğacaktır.

Projenin toplam alanı 453 milyon metrekaredir. Bunun 78 milyon metrekaresi İstanbul Hava Limanı, 30 milyon metrekaresi Kanal alanı, 33 milyon metrekare Isparta Kule ve Bahçe Şehir, 108 milyon metre kareyollar, 167 milyon metre kare imar parselleri,  37 milyon metrekare ortak kullanıma açık yeşil alan, 26 milyon metre kare ağaçlandırılmış koruluk alandır.

Yeni bir şehir kurulacak olup 7,5 milyon nüfusu barındırabilecektir. Kanal boyunca araç ve yaya geçişi için 10 köprü inşa edilecektir. Küçükçekmece gölü ve Sazlıdere barajı zaten kanal geçişi için hazır bir su yoludur. Kalan su yolu için ise toprak kazılacak ve Terkos gölünün doğusundan Karadeniz’e çıkılacaktır.

Küçük tekneler için oluşturulacak haliçlerde marinalar yapılarak ülkemizin denizcilik gelirleri artacaktır.

Kanal boyunca 8 şeritli yollar ile birlikte yeşil parklar ile korulukların altları otopark olacak , toplamda 350 bin araç parkı oluşacaktır. Kanalın her mahallesinde kurulacak camilerden ayrı merkezde 72 bin kişinin aynı anda namaz kılabileceği ve aş evleri olan büyük bir külliye meydana getirilecektir.

Kurulacak haliçlerden birinde “Serbest Ticaret Bölgesi” kurulacaktır. Ayrıca çeşitli ülkelerin turistik tipik kültürel mimarilerini temsilen 2 katlı yapılar olacaktır. Bu yapıların ülke yemeklerine özgü restoran, üst katı tanıtım ofisi düşünülmektedir. Mülkiyet ise yerli işletmeciler başta olmak üzere para kazanmak isteyen ve kültürlerini yaymak isteyen yabancı girişimcilere ait olacaktır.

Türkiye ‘ye çağ atlatacak böyle güzel bir projeye karşı çıkanların bir daha düşünmelerinde yarar vardır, vesselam…