Lozan’ın aslında bir hezimet olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan sayesinde en inatçılar dahi anladılar. Ne ilginçtir ki bunu anlatan yüzlerce yazı, makale, seminer, konferans hiç birisi Erdoğan’ın sözleri kadar etkili olmadı.
Erdoğan tarihte emsali az görülmüş hatiplerden bir tanesi. Öyle ki söylediği her söz gündem oluyor ve yapmış olduğu yorum ve analizler toplumun her kesiminde derin yankı buluyor. Allah’tan böyle bir lider mazlumların ve inançlı insanların safında yer alıyor. Bugüne kadar olduğu gibi diktatörlerin, darbeci ve kibirli yöneticilerin yaptığı gibi zalim ve zorbaların safında yer almış olsa idi işimiz bir hayli güç olacaktı. Ne diyeyim Rabbim zeval vermesin…
Lozan konusunda Erdoğan’ın sözleri çok önemlidir. Bu konuda ne kadar yazı yazılsa ve ne kadar tartışılsa azdır. Zira bu coğrafyadaki insanların geleceği bu anlaşma ile tahdit altına alınmıştır.
İslamiyet’in bu topraklar üzerinde hakim olmasının önüne geçilmesi; Lozan denilen Sevr Anlaşmasının birkaç madde dışında aynı maddelerinin yer aldığı anlaşma ile mümkün olmuştur. Bu anlaşmaların bir de gizli hükümleri vardır. İşte bu gizli hükümler ülke olarak belimizi doğrultamayacağımız maddelerden meydana gelmektedir. Örneğin Ayasofya’nın Cami olmaktan çıkarılıp puthane yapılması bu gizli maddelerden sadece bir tanesidir.
Sakın “puthane” tabiri ile mübalağa yapıldığı anlaşılmasın zira bugün Ayasofya’nın her tarafı resimler ile doludur. Bu resimler kişilere tapınmayı sembolize eden putçuluğun en bariz özelliğidir. Haşa Allah yerine insanları tanrılaştırmışlar önlerine geçip serfürü etmektedirler. Yok öyle değil diyenler zahmet edip bir baksınlar Putçuluk mudur değil midir ondan sonra konuşsunlar…
Lozan’ın ne derece önemli olduğunu Şubat ayında bir sempozyumda dile getirmeye çalışmıştım. Akademya Dergisi ve Üsküdar Belediyesinin ortaklaşa düzenlediği “Yürüyen Büyük Doğu Sempozyumu”, Üsküdar Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde 24-25 Haziran 2016 Cuma-Cumartesi günleri Avrasya Salonu’nda gerçekleştirilmişti. Sempozyum kapsamında, “Bediüzzaman Said Nursi ve Necip Fazıl Kısakürek Dostluğu” başlıklı bir sunum yapmıştım.
Bu sunumda Bediüzzaman ile Necip Fazıl arasındaki fikir ve düşünce birliğini, dostluk ve kardeşlik konularını dile getirmeye çalışmıştım. Öyle ki sunumda yer alan bir husus herkesin çok dikkatini çekmişti o husus da şudur:
Bediüzzaman’ın eserleri içinde çok az sayıda iktibas vardır. Yani başkasının eserini aynen alıp yayınlamamıştır. Irakta yayınlanan bir gazete haberi haricinde diğer bir metin ise Necip Fazıl Kısakürek’e ait olan “Lozan’ın İçyüzü” başlıklı yazıdır. Büyük Doğu’nun 29. Sayısında yayınlanan ve Lozan anlaşmasının perde arkasındaki gerçekleri cesurca ifade eden bu yazı özetlenerek Risale-i Nur Külliyatındaki yerini almıştır. Bunun haricinde başka bir iktibas neredeyse yok gibidir.
Bu iktibas Emirdağ Lahikası isimli eserinde yer almakta olup Bediüzzaman, sonuna şu ifadeleri yazmıştır: “İşte bu ehemmiyetli vesika, tam tamına Risale-i Nur tercümanının kırk küsür sene evvel hadis-i şerifin ihbarına dair beyan ettiği hadiseyi tasdik etmiştir”
Bu not ile Bediüzzaman’ın Darül Hikmetül İslamiye üyesi olduğu bir zamanda yazılan ve Deccal, Süfyan gibi dehşetli şahıslardan haber veren ahir zaman hadisleriyle ilgili olarak yazdığı ve daha sonra genişleterek “Beşinci Şua” isimli eserine atıfta bulunmaktadır.
Bediüzzaman Büyük Doğu’da yer alan bu yazı ile İslam’a ve Müslümanlara yönelik düşmanlığın merkezinde İngiliz-Yahudi ortaklığının ortaya çıkarıldığını ifade ederek “Bu yazıda anlatılanlar, yirmi beş seneden beri Nurcuların imhasına keyfi kanunlarla dehşetli zulümlerin hikmetini tam gösteriyor” diyerek gizli teşkilatları haber vermektedir. Yine Emirdağ Lahikası isimli eserinde bu konuya değinerek şu hususları ifade eder:
“Bu kışta bana verilen elîm sıkıntıların bir sebebi: Selâniklilerin istibdad-ı mutlakları, serbest fırkalarla kırmasına yardımım olmasın diye beni herkesten tecrid ettiler. Risale-i Nur, binlerle benim bedelime konuşuyor, küfr-ü irtidadı kırıyor, anarşiliği bozuyor”.
İşte Bediüzzaman ve Necip Fazıl gibi çok değerli şahsiyetlerin hapishanelere atılmasının ve onlara gün yüzü gösterilmeyişinin esas sebebi, Sabetaist veya dönme denilen insanların devlet yönetimine gelerek Müslümanlara kan kusturmasından başka bir şey değildir. Bunları iyi tanımalı ve yaptıkları zulüm ve cinayetleri iyi bellemek zorundayız…
Bediüzzaman Büyük Doğu’da yer alan bu cesur yazılarından dolayı Necip Fazıl’a büyük bir sevgi ve saygı duyduğunu şu hatıralarında görmekteyiz:
Necip Fazıl ve onu sevenler ile Bediüzzaman’a ona gönül verenler arasında sonsuza kadar büyük bir dostluk, kardeşlik ve uhuvvet bağı vardır. Aynı zamanda her iki büyük şahsiyetin bu ülkeye en büyük darbenin vurulduğu Lozan Anlaşması konusunda hemfikir olması çok önemlidir. Bunun bedeli olarak bütün bir ömür boyu sürecek olan işkenceli hapis hayat geçiren bu zatları tekrar ele almak eserlerini gözden geçirmek boynumuza borçtur. Aksi takdirde geçmişimizden, dinimizden nasıl koparıldığımızı anlamaya imkan yoktur, vesselam…