Bana son bir haftada en çok sorulan soruyu yazının başlığı olarak belirledim.

Bana kalırsa bu sorunun tek bir yanıtı yok. Reisi’nin ölümü kaza da olsa suikast da olsa her hâlükârda maalesef İran’ın zafiyetlerinin ortaya çıktığı aşikârdır. İkinci soru ise; eğer helikopterin düşüşü suikast ise bu suikastı gerçekleştirenler, İran’ın içinden midir yoksa dışardan güçler midir? Bu sorunun cevabı biraz karışık çünkü benim fikrim; suikastı (eğer suikastsa) gerçekleştirenlerin dışarıdan destekli, içeriden birilerinin olduğu yönünde… Elbette benimkisi bir spekülasyon ancak o kadar çok dış basın taraması yapıyor ve farklı görüşler içeren yazılar okuyorum ki İran’ın Ocak 2020’den beri başına gelenler, bana İran’ın içinde bir derin devlet yapılanmasının olduğu izlenimini veriyor.

Kasım Süleymani ve Mehdi suikastı, İran nükleer programının kilit isimlerinden Fahrizade’nin suikastı, 2010 yılı itibarıyla başlayıp devam eden süreçte suikasta kurban giden beşten fazla nükleer fizikçi ve Reisi ile Abdullahyan’ın hiç akla sığmayacak şekilde ölümleri ister istemez akıllara İran istihbaratının zafiyetini getirmektedir.

İran iç politikasının dinamiklerini bir tarafa bırakırsak Reisi’nin suikasta uğradığını bana düşündürten bazı dış politik gelişmeler olmuştur. İsrail’in İran Büyükelçiliğine gerçekleştirdiği saldırıdan sonra İran’ın İsrail’e 200’den fazla dron ve füze fırlatmasının akabinde Netanyahu’nun verdiği demeçler önemlidir. Netanyahu, açıkça "Kim bize zarar verirse biz de ona zarar vereceğiz. Kendimizi her türlü tehdide karşı savunacağız; bunu sakin ve kararlı bir şekilde yapacağız." demiş ve Biden ile görüştükten sonra karşı askerî saldırıda bulunmamaya karar vermiştir. İsrail askerî bir misillemede bulunmamıştır ama Reisi suikastı, kuvvetle muhtemel İsrail’in İran’ın dron saldırılarına bir misillemesi niteliğinde olabilir.

İkincisi, Reisi’nin de ifade ettiği gibi İran-Azerbaycan yakınlaşmasından bazıları rahatsız olmuştur. İşte bu bazıları eğer dış aktörlerse bunların başında İsrail gelmektedir. Mart 2023’te Çin’in ara buluculuğu ile İran’ın Suudi Arabistan ile diplomatik ilişkiler başlatması İsrail’i çok rahatsız etmemiştir. Çünkü Suudi Arabistan, özellikle ABD’ye her açıdan (askerî vb.) göbek bağı ile bağlanmış olduğu için İsrail ve ABD ile ilişkileri pahasına İran ile ilişkilerini ileri boyutlara vardırmayacaktır. Ancak İran, Azerbaycan ve hatta Türkiye üçlüsünün bölgesel bir ekonomik, askerî entegrasyon içerisine girmesi ihtimali, Rusya’nın elini güçlendireceği ve muhtemelen İsrail-Azerbaycan ilişkilerini bozacağı için ne Tel Aviv ne Londra ne de Washington tarafından kabul edilemez bir ihtimaldir. Mutlaka bu olasılığı yok etmek için düğmeye basılarak Reisi suikastı gerçekleştirilmiş olabilir. Bu senaryoya tezat oluşturacak bir başka nokta ise Reisi’nin tam da Umman ara buluculuğu ile İran-ABD gizli müzakerelerinin yürütüldüğü bir zamanda ölmesidir. İran’ın hem Azerbaycan hem de ABD ile ilişkilerini yoluna koymaya çalıştığı bir zamanda bu kazanın gerçekleşmesi de mutlaka iyi irdelenmelidir.

İran’da mevcut yönetim şekli değişir mi? İran’da elitler çatışması biter mi? gibi sorular da sıkça sorulmaktadır. İran dış politikasında sürekliliğin hâkim olacağı ve dış politika ana aktörleri velayet-i fakih makamı ile Devrim Muhafızları Ordusu olduğu için Reisi’nin yerine gelecek yeni cumhurbaşkanının, bu kesimlere yakın bir isim olacağı kuvvetle muhtemeldir. Daha kuvvetle muhtemel olan ise para musluklarının Ayetullahların elinde olması ve ABD ile İsrail’in dış düşman ihtiyacını gidermesi nedeniyle İran’daki mevcut yönetimin varlığını daha uzunca bir süre devam ettireceğidir.