Evet, birkaç gündür Şam’da, Suriye sahasında tarihe tanıklık ediyorum. Yaklaşık 10 yıldır bilfiil Suriye devrimini, iç çatışmaları takip eden birisi olarak, bu dönüm noktasında burada, her şeyin kalbinde olmak benim için elbette tarifi imkânsız duygular barındırıyor.

Muhalifler Şam’a ulaşır ulaşmaz ben de yola koyularak Öncüpınar sınır hattından, Tel Rıfat’a geçtim. Orada, PKK’dan özgürleştirilmiş bölgelerdeki gözlemelerin ardından, Halep kent merkezi ile dış mahallerini de gözlemleme şansım oldu. Kent merkezinde düzen ve nizam hızlı şekilde sağlanmış vaziyette; sinyalizasyona kadar temel hizmetler de veriliyor durumdaydı. Ardından, M5 Yolu üzerinden İdlib, Hama, Humus ve nihayet Şam’a ulaşarak burada ‘Yeni Suriye’nin kuruluşuna şahitlik etmeye başladım.

Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki gördüğüm, gözlemlediğim, konuştuğum tüm Suriyelilerde çok büyük bir coşku var. Onlarca yıllık bir azınlık diktatörlüğü halk iradesi ile devrilmiş durumda. Birçoğu hâlâ yaşananlara inanamadığını vurgularken elbette geleceğe dair ihtiyatlı olanlar da söz konusu. Ancak umut, diğer tüm duygulara şu ana kadar baskın gelmiş görünüyor.

Çok uzun yıllardır çatışma bölgelerini, iç savaşları, devrim süreçlerini takip eden birisi olarak söylemeliyim ki Esed rejimine bağlı güçleri elimine ederek Halep, Hama, Humus ve Şam’a doğru yürüyen muhalifler asla ama asla intikam peşinde koşmuyorlar, Esed rejimini destekleyenlere yönelik terör estirmiyorlar; aksine toplumun tüm kesimlerine el uzatırken kapsayıcı ve kuşatıcı bir yaklaşım sergilediklerini görüyorum. Bu durum da Şam dâhil tüm ülkede hayatın yeniden olağan akışına dönmesinin temel sebebi. Sokaklarda insanlar normal şekilde hayatlarına devam ediyorlar. Etnik ve dinî azınlıklar, güven içerisinde kendi dinî inançlarını ve hayat tarzlarını yaşayabiliyorlar.

Muhalifler şu anda bir geçiş hükûmeti oluşturmak için Muhammed Beşir öncülüğünde çaba sarf ediyor. Burada Muhammed Cevlani liderliğindeki HTŞ elbette öne çıkıyor ancak doğrudan Türkiye'ye müzahir SMO ve İdlib merkezli diğer bazı muhalif yapılar da önemli güç odakları olarak sürecin bir parçası.

Elbette her şey güllük gülistanlık değil, İsrail bir yandan kaosu fırsata çevirip Suriye’de Esed rejiminden kalan askerî yapıları bombalarken, karadan da Golan’daki ayrıştırma bölgesini işgal etti. Yine Fırat’ın doğusunda Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden PKK terör örgütü, ABD himayesinde varlığını devam ettirirken SMO, Münbiç’i özgürleştirmeyi başardı; Rakka’ya doğru ilerlemeye çalışıyor. Deyrizor’dan da PKK çıkartılırken bu bölgedeki enerji kaynaklarının örgütün elinden alınması için çaba gösteriliyor. Suriye’nin geleceği adına PKK’nın ülkeden tamamen temizlenmesi olmazsa olmaz bir şart.

Son olarak Emevi Camisi’ne olan ziyaretimi aktararak yazımı tamamlayayım. Suriye’nin Ayasofya’sı konumunda olan Emevi Camisi süreç içerisinde devrimin de sembol mekânlarından birisi olmuştu. Esed rejimi tarafından ülkelerinden sürülen milyonlarca Suriyelinin hayali, bir gün topraklarına dönüp burada şükür namazı kılabilmekti. Ben de Emevi Camisi’ni ziyaret ederek Suriyelilerle burada şükür namazı kıldım. İnşallah bundan sonra her şey daha güzel olacak.