Bu gün sabah erkenden çıktım evden yürüdüm de yürüdüm. Can sıkıntısı işe yaradı on bin adım yapmışım. On binden ne bir fazla ne bir eksik. Kaç kilometre yürüdüğümü hesaplamadım da farketmez uzun zamandır görmediğim on bini gördüm ya keyfime diyecek yok. Bir hikmet var herhalde bu on bin adımda ben de katıldım sonunda. Can sıkıntısı dedim ya doğru değil aslında. Can sıkıntısı lüks bu devirde. Sıkıldığını hissettiğim an hadi ordan be diye kovalıyorum. Yürüdüm de yürüdüm kafamın içine onca dolmuş saçmalıkları defetmek için yaptım bunu. Başardığımı sanmıyorum ama denemedim demeyeceğim. Şu dünyanın ne boş olduğunu düşündüğüm günleri yaşıyorum. Kulaklarımı tıkasamda faydasız, heryerde bir gürültüki sormayın gitsin. Çok mülayim olan ben, huy değiştirdim Allah sizi inandırsın. Haksızlıkların boş kelamların haddi hesabı yok.
İnsanlar çatır çatır kavga ediyor. Herkesin yüzü mahkeme duvarı mübarek. Şikayet şikayet memnuniyetsizlik almış başını gidiyor. Covitten midir nedir, bedeni ölmeyenlerin beyni mi öldü acaba. Ağlayan çocuklar, çığlık çığlığa bağırıp azarlayan anne babalar. Ne oldunuz böyle beni de çileden çıkardınız sonunda. Korku evham sardı bedenimizi. Huzur kalmadı ruhumuzda. Yogo yu da öğrenmiştik aslında meditasyon filanda yapıyoruz arada bir. Yine de her yer asabi gençler ve çocuklarla dolu. içtikleri sudan mıdır yediklerinden midir bilemedim. Yürüyeyim de azıcık rahatlayayım dedim de ama nafile. Evden çıktım çıkalı kapı ağzı kavgalarla yola başladım. Saygının s si kalmamış millette, birbirlerine sövdükçe sövüyorlar. Bakkal yanındaki esnafa, kadının biri kedi besleyen başka bir kadına. Pazarcı yanındaki tezgaha ağızına geldiğini söylüyor.
Nasıl bir yüzyıl yaşıyoruz şaşırdım kaldım. Ne günlere kaldık diyerek yürüdüm bakalım daha neler ile karşılaşacağım. Sözde stresimi atmak için yürüyüşe çıkmıştım. Trafikte arabadan biri camdan kafasını ta beline kadar çıkarmış el kol hareketleri yapıp duruyor korktum da olay yerini terk ettim hemen. Şimdi adımlarımın boyu oldukça büyüdü. Arkama bakmadan yürüyorum evimin yolu yaklaşaydı iyiydi on bin adım yapıcam diye çok uzaklaştım. Velhasılı kelam bizi bu hale kim getirdi. Tahammülsüz sinirli, yorgun kendimize bile sabrımız kalmadı nerdeyse gölgemizle kavga eder olduk. Evdekilere pamuk gibi olayım diye on bin adımı atmıştım oysa ki. Gerçi ben de hata yürüyüş için kimsenin olmadığı bir yerleri seçmeliydim. Yani bu tahammülsüzlüğün sebebini araştırayım diyorum da ama nasıl. Bazen kelimeler nasihatlar iç rahatlatmacalar falan da fayda vermiyor. Aslına bakarsanız çağımızın durumu bu. Üzülüyorum özellikle gençlere ve çocuklara. Geçenlerde evin bahçesine indim çocukları seyredeyim diye. Okulda tatil oldu malum, kendilerince dışarıda oynuyorlardı sadece bir kaç dakika saklamanbaç oynadılar.
Sonra oyunu bırakıp hepsi bir köşeye oturdu ve ellerindeki telefonları çıkarıp ismine, dilimin dönmediği bir oyunu oynamaya başladılar. Royboksmuymuş neymiş anlamadım. Hepsi de haberdar yani. Büyüğünden küçüğüne. Sessizce onları izledim içim parçalandı. Dünyadan kopmuşlar resmen. Hadi körebe oynayalım sizinle dedim, baktım hiç birinde çıt yok. Ah ah yavrularım benim. Silkelensek kendimize gelebilirmiyiz ki. Hayat acımasızca oyununun içine aldı bizi. Kaçmaya çalıştıkça daha çok batıyoruz sanki. Her yerden kuşatıldık ahlakımız ayaklar altında. Özümüzü kaybettiriyorlar, çocuklarımızı zehirliyorlar. Biz de öylece seyirediyoruz. Çaresizlikten ruhumuz hasta oldu. Asabi ve mutsusuz. Bir tek dostumuz var o da Yaradan. Kurtar bizi Allahım. Kurtar yavrularımızı, bizi doğru yola çevir, sapkınların yolundan uzak et...