Türkiye’nin gündemi o kadar doluydu ki geçtiğimiz hafta teyit edilen Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusu maalesef yeterince ele alınamadı. Hâlbuki yabancı basında bu konu oldukça ilgi toplamış ve geneline bakıldığında, “Türkiye’nin BRICS’e üye olmak isteyerek dünyaya hangi mesajları verdiği” sorusu özellikle tartışılmıştır. Aslında Türkiye, bir mesaj verme derdinde olmayıp bir örgüt olmaktan ziyade bir ekonomik platform olan BRICS’e katılmak isteyerek yeni yatırım olanaklarını yaratmaya çalışmaktadır. Zira ABD eksenli bir düzende, özellikle Amerikan para biriminin tekel olma hâlini önleyecek bir girişim olan BRICS’e bağlı Yeni Kalkınma Bankası (NDB), henüz dolar para biriminin hegemonyasını kırabilmiş değildir. Ama bu yolda atılmış büyük bir adımdır ve Yeni Kalkınma Bankası, Bretton Woods sisteminin Dünya Bankası’na alternatif olarak kurulmuştur. İşin ilginç yanı, 2015’te kurulan Kalkınma Bankası’nın kurucu üyelerinden birisi İngiltere diğeri ise Türkiye’dir.
Burada vurgulamak istediğim nokta artık Batı dünyasıyla yaşadığı her kriz sonrasında Ankara’nın kendi önemini bu çevrelere hatırlatmak gibi bir derdi olmadığıdır. Diğer bir deyişle ABD’den alınamayan F-16 ekipmanları, AB ile yaşanan vize krizleri karşısında şerbetlenmiş olan Türk hükûmeti ve Türk milleti, çok kutupluluğa evirilen bir sistemde kendisine hem siyasal hem de ekonomik alternatifler yaratmak istemektedir. Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütü’ne katılmak istemesi ve Türk Konseyi’nin güçlendirilmesi çabaları da bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya’ya 22-24 Ekim tarihleri arasında yapılacak BRICS liderler toplantısına katılacağını duyuran Moskova ise hiç kuşkusuz bu durumu kendi lehine kullanacaktır. Zira NATO üyesi ve AB’ye tam üyeliğe aday konumundaki Türkiye ile yakınlaşması, Moskova’nın elini güçlendirmektedir. Bu durum, Türk Konseyi ülkelerinin birliğini daha da güçlendirmesi için işleri kolaylaştırmaktadır. Putin, Türk Konseyi’nin amacının ekonomi ve kültür işbirliği olduğu sürece Konsey'i destekleyeceğini açıklamıştır. Zira Türk Konseyi, BRICS, ŞİÖ gibi yapılar, adım adım ABD merkezli ve Batı’nın üstün olduğu bir uluslararası sistemin çok kutupluluğa doğru dönüşümüne yol açmaktadır. Bu süreçte Türkiye, oldukça önemli bir pivot ülke olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla ekim ayı sonunda üye sayısını 2024 yılında dokuza çıkaran BRICS’e Türkiye’nin katılımının gerçekleşmesi hâlinde bu durumdan özellikle ABD’nin çok da mutlu olmayacağı aşikârdır. Yeni dönemde Türkiye’nin BRICS’e katılımı ne anlama geliyor? BRICS’ten yerel para birimiyle kredi almak mümkün müdür? Ve BRICS gerçekten Batı dünyasının özellikle güvenlik odaklı örgütü NATO ve diplomasi odaklı AB gibi yapılanmalarına alternatif oluşturabilecek midir? sorularını tartışacağımızı tahmin ediyorum.
BRICS’e Türkiye katılır mı, katılmaz mı? Yaşayıp göreceğiz ama 13 yıl sonra Arap Birliği toplantısına Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın davet edilmesi son derece önemlidir. Fidan’ın Arap Birliği’nde konuşma yapması, Ankara’nın Mısır ve Irak ile ilişkilerini geliştirme çabalarının bir sonucudur. Aynı zamanda İsrail’in saldırgan politikaları karşısında Arap dünyasının, Ankara’nın önemini bir kez daha hatırladığını göstermiştir. Fidan’ın ismi anons edildiğinde Suriye heyetinin salonu terk etmesi basında vurgulansa da bunun hiç bir önemi yoktur.
Zira Türkiye, Şam yönetimi açısından son bir şanstır ve Rusya da dâhil olmak üzere Türkiye’den başka tutunacak bir dalı yoktur.