İlk çırpıda Cin Oğlu Hacı mahkum edilir. Lakin İttihat ve Terakki’nin vurucu güçlerinden olup silahşör olduğu için idamdan yırtmıştı. Ağır mahkûmiyet alıp Sinop’a sürüldü.

Şehrin en itibarlı şahsiyetlerinden Ahmediyeli Akif Kullebi ile Papilacı Mahmut ise idam edilmişti. Ayrıca Divan-ı Harbi Örfi tarafından 21 kişinin idamı meydanlarda infaz edildi. Sekiz kişi ise elleri kelepçeli olarak, Ankara İstiklal Mahkemesi’ne sevk edildiler. Müftü Solakzade ise bu olaylardan nasılsa kurtulmuştur.

İdam edilenler şehrin meydanlarında akşama kadar sergilenirler. Teşhir edilen mazlumlara öldükten sonra dahi saygı gösterilmez. Tek atlı çöp arabaları bunları alarak dini merasim dahi yapılmadan toplu mezarlara gömerler. Ve bu idamların içerisinde bir tanesi de işte talihsiz Şöhret Ana’nın hikâyesidir.

Evet, tarihimizde siyasi nedenle ilk kez bir kadın idam edilmiştir. Şalcı Bacı, çuvala konulup o şekilde idam edilmiştir. Suçu nedir? Sıkıyönetime göre kanuna muhalefettir ama ya aslı nedir işin?

Ana yüreğinin verdiği hassasiyet ile “acaba çocuklarım kayboldu mu”, “hapse mi atıldı?” gibi düşüncelerden kaynaklanan serzenişlerdir. Tarihte emsaline az rastlanan bir durumdur bu idamlar.

Şalcı Şöhret Kadın, Kasap Aziz’in anasıdır. Bir kadının siyaseten idam edilmesi herhalde adalet tarihinde ilk defa Erzurum’da vuku bulmuştur! O tarihlerde devletin güdümlü İstanbul gazetelerinden Hakimiyet-i Milliye, Akşam, Tanin ve Cumhuriyet gazetelerinin hiçbiri bu olayı yazmadılar. Hala da bu insanlık dışı cinayeti millete duyurmamakta hala ısrar eden benzer anlayıştaki basınımıza yazıklar olsun…

Savaş senelerinde bu milletin başına gelen felaketler ve sıkıntılar; çocukları erken yaşta delikanlı etmiş kadınlara erkek gibi oturup kalkmayı öğretmiştir. Bir baba gibi çoluk çocuklarına sahiplik etmeye mecbur olan bu kadınlarımızdan Şalcı Şöhret Kadın da yetim balalarına bakmak için el işi şal örüp pazarda açtığı sergide satardı. Vilayete doğru yürüyüş yapıldığı olay günü gelip haber vermişler ki: “Şöhret Kadın, senin oğlanlar hükümeti taşa tutuyor, git onlara sahip çık!”

Şöhret Kadın bohçasını kapıp dışarı fırlamış. Hükümet konağının önüne geldiğinde bakıyor ki, asker bir sıra, zabitler bir sıra, millet bir sıra birbirlerine sert sert bakıyorlar. Şöhret Kadın yetimlerini kalabalığın arasında göremeyince, jandarmaların onları alıp götürdüklerini sanmış ve köpürmüş. Bağırarak bohçasındaki takunyaları çıkarmış zabitlere fırlatmış.

“Ula soykanızda kala! Diyerek, nerde benim balalarım?” şeklide memurların şapkalarına sövmüş. İşte Şalcı Şöhret Kadın’ın suçu bu kadar. Yetimlerini koruma içgüdüsü, ana yüreği, din gayreti ve bunun sonucunda ettiği birkaç söz. Fakat işte böyle bir söz sonucunda bir insanı hatta bir kadını idam edecek kadar gözü dönmüş yöneticiler var ve bunlardan hesap sormayı 94 yıl geçtiği halde cesaret edemeyen bir basınımız ve medyamız var.