Yaşlıyı anlamak için yaşlanmak gerekmez. Yaşlıları anlamak için onların biyolojik, psikolojik ve sosyal durumlarını, yani içinde bulundukları zorlukları bilmek gerekir. Hastalıklarla, sıkıntılarla devam eden yaşlılık, ölümün nefesinin daha sık duyulması, yakın arkadaşlarının birer birer hastalanıp ölmesi ile daha zor hale gelmektedir. Bunun yanında yalnızlıkta eklenince yaşlıların zorlukları artmakta, daha çok ilgi ister duruma gelmektedirler.

Yaşlanmak herkes için mukadder ise, önce bu gerçek zihinlere nakşedilmeli. Sonra da “ben de günün birinde yaşlanacağım” diye düşünmeli. Yaşlılarla olan ilişkilerde empati yapmalı, “ben onun yerinde olsaydım, ya da günün birinde ben de öyle olacağım” diye bilmeli. Ve yaşlılara ona göre muamele etmeli.

Bir müslümanın evinde yaşlı varsa yüzünü buruşturma yerine sevinmeli. Zira ihtiyarlar evlatlara, arkadan gelenlere Allah’ın lütfudur. Aynı zamanda bir deneme sebebidir. Cenneti kazanmaya bir imkandır. Şu hadiste söylendiği gibi:

Hz. Peygamber (s.a.v.), üç defa, “Yazıklar olsun o kimseye!..” dediğinde sahabeler; “Kimdir o? Ey Allah'ın Rasûlü” diye sordular. “Anne babası veya bunlardan birisi yanında ihtiyarladığı halde cenneti kazanamayan kimse.” (Müslim, Birr, 9)

Birisi dese ki “evde yaşlı annem (veya babam, dedem, ninem, amcam, halam) var.” Ona “sana müjdeler olsun. Demek ki senin cennetin yanında imiş” demek gerekir. Yaşlıları ve yetimleri perişan, itilen, kakılan, sokağa terkedilmiş, gereksiz sayılan toplum medeni toplum olamaz. Tıpkı evdeki yaşlısına iyi bakmayan kişinin iyi bir adam olmadığı gibi. Anne babaya iyiliği emreden âyetler İslâm’da yaşlılara karşı nasıl davranılması gerektiğinin ipuçlarını veriyor.

 “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.” (İsra, 17/23) Şu âyet ise anne babaya saygının yanında diğer akrabalara da iyilik etmeyi emrediyor:

Hz. Peygamberin sünnetinde anne-babaya, dede ve nineye, amca, hala, teyze, dayı, diğer akrabalara, büyüklere saygı gösterilmesi, iyilik edilmesi emrediliyor. Sıla-i rahim farzı bir açıdan bu anlamda düşünülebilir. Akrabaya sıla yapmak onları ziyaret etmenin yanında onlara saygı gösterip ihtiyaçlarını güç nisbetinde karşılmak demektir.

Hayat şartları değişse de İslâm’ın Müslümanlara getirdiği ölçüler, tavsiyeler ve değerler değişmez. Zira bunlarda fertler ve aileler için hayır ve saadet vardır. Buradan şunu anlıyoruz: Kim ihtiyarlığında kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa şimdi yaşlılara öyle davransın.

Nitekim Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Bir genç yaşından dolayı bir kimseye hürmet ederse, Allah (cc) da o yaşlanınca ona saygı gösterecek kimseler nasip eder.” (Tirmizî, Birr, 75) Din ve geleneklerimize uygun olmayan bir şekilde yaşlılık, bir hastalık ve bir yük olarak algılanır hale geldi. Bu tutum yaşlılığı algılamayı, yaşlılarımızı anlamayı zorlaştırmakta, nesiller arasındaki iletişimi zayıflatmakta, yaşlılarımızı yalnızlığa mahkûm etmektedir.

Bu yüzden birçok güzelliğin hayatımızdan çekildiği, değer yargılarının alt-üst olduğu dünyada yaşlılığı anlamak ve yaşlılarımızı hatırlamak, sorunlarına kulak vererek, onlara karşı tutum ve davranışlarımız yeniden gözden geçirmek insani bir sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır.

Zamanın su gibi akıp geçişini resimlerimizde daha iyi anlıyoruz. Yıllar önce ya da geçen sene çekilmiş bir resmimize baksak, şimdiki halimizle resimdeki halimiz arasında dağlar kadar fark görüyoruz. Ya da annemizin-babamızın gençlik fotoğraflarıyla şimdiki hallerini kıyasladığımızda zamanla güçten düştüklerini ve yaşlandıklarını görüyoruz. O zamanın gençleri bugünün yaşlıları oldular.

Şimdinin gençleri olan bizler de ileriki zamanın yaşlıları olacağız. Yaşlılarımız, "Neydik, ne olduk" derken, biz gençler de hiç yaşlanmayıp hep aynı kalacağımızı zannediyoruz. Ve bir zaman sonra yaşlanacağımızı unutuyoruz. Bu yüzden de yaşlılarımıza gereken değeri vermiyoruz.

İnsanlar elbette yaşlanacaktır ve bu yüzden de herkesin kendini buna hazırlaması gerekir. İslâm’da önemli durumlardan biride “Yaşlılık” konusuna insanların ne kadar bilinçli yaklaştıklarıdır. İnsanlar bazı durumlarda acımasız davranarak gerçekten bilinçsiz olmaktadırlar ve birbirlerini kırmaktadırlar.

Özellikle ne yazık ki yaşlılara gösterilen ilgi hiç iyi olmamaktadır. Bunun nedeni çağımızda terbiye denen ahlâklı davranış hareketinin, insanlarda zayıflaması neden olarak gösterilebilir. Evet insanlar yaşlılara karşı bazen çok acımasız olmaktadırlar ve bu nedenden dolayı da o insanlar kendilerini kötü hissetmektedirler.

Allah ömür verirse birgün bizim de kapımızı çalacak olan yaşlılık dönemi hakkında bilinçli olursak, maddî manevî sorumluluğumuzu layıkıyla yerine getirebiliriz. Yaşlıları mutlu etmenin yolu onları anlamak ve onlara ilgi, alaka göstermek,  sık sık arayıp hatırlarını sormak, gereken yardımı yapmak ve onlara iyi davranmaktır. Bu nedenle yaşlılara iyi davranalım ki, yaşlılar gözü yaşlı olmasın!