Size bugün Anneler Günü hakkındaki yazımda Tevfik’ten bahsetmek isterim.
Beni çok yakından tanıyan gruptaki arkadaşlarım bilir, çooook kalabalık ve geniş, bağları çooook güçlü bir aileden geliyorum. Pandemide peş peşe önce halam sonra da 97 yaşında Ömer eniştem Hakk’ın rahmetine kavuştu. Eniştem aynı zamanda büyük dedemin kardeşinin oğlu olması nedeniyle öz amcam gibiydi. Pandemi nedeniyle cenazelere gidememiştik.
Tevfik, halamın 12 çocuğundan biri, 56 yaşlarında... Tevfik, altılı yaşlarda tandıra düşmüş, bu kaza hem bedenen hem de mental olarak kalıcı hasar bırakmıştı.
Köyde çocuklar, büyükler Tevfik ile ‘deli’ diye dalga geçerdi; o da sadece benimle…🤗
Deli diye alay edilen, daha sonra engelli olarak tanımlanan Tevfik hiç okula gidemedi, Türkçe konuşamadı. Ana dili Kürtçeyi de mental durumu kadar... Toplum onu dışladı ve herkesin oturduğu sofralarda hiç yeri olmadı.
Çok saftı, IQ kaçtı bilmiyorum ama kalbinin aklı herkesinkinden fazlaydı.
Tek kötü söz, kötü düşünce bilmezdi, hiç bilmedi de…
İnsanlar onunla dalga geçerken, eğlenirken o ise insanların yüzüne bakar “Neden güldüğünüzü anlamıyorum ama size ayıp olmasın, ben de güleyim…” der gibiydi.
Halam toplumun bu acımasızca kıyımına maruz kalan evlada öylesine bir ruh verdi ve vicdan verdi ki o ruhta sadece koşulsuz sevgi, saygı, merhamet vardı.
Hayatı sadece bir köyde geçmiş halam, Tevfik’e yeryüzünde tüm değerlerin, inançların emrettiği “ahlak” erdeminin gereği ne varsa onları verdi, öğretti.
İkisinin arasındaki bağ, “bilge-öğrenci” ilişkisi gibiydi. Aralarındaki konuşmalara zaman zaman kulak kesilir dinlerdim. İnsanlar onunla deli diye dalga geçtiklerinde Tevfik hüzünlenirdi. Halam, o hüzünlendiğinde, “Sen onlara bakma, tarla tandır bizi bekler, sen işine bak oğlum, sen işine bak. Onlar kendilerine konuşuyor, kendilerine gülüyor; sana değil!” derdi. Tevfik’in yüzünde beliren ifade ise annesinin söylediği her sözün altında ona olan şefkatinin eminliği idi.
Doğduğu ve öldüğü köyün dışına çok az çıkmış halam, 12 çocuğunu bir köy ortamında rahmani olmanın gerektiği gibi yetiştirdi. İş güç sahibi olan, başka memlekete göç edenler oldu, evlenenler evlendiler gittiler; yanında hep kalan Tevfik oldu. Hafızamda halamın olduğu her yerde; koyun sağarken, tarladayken, dere kenarında çamaşır yıkarken… Her yerde Tevfik hep yanındaydı, Tevfik süt kovasının diğer tarafını tutandı.
Tevfik bir süre sonra kendisi gibi biraz yarı saf amcasının kızıyla evlendirildi. Hamallık yapıyordu çarşıda pazarda. Bir süre sonra ona bir el arabası aldılar. Tevfik o el arabasıyla Ağrı’da yük taşır, üç beş kuruşu getirir, halamın eline verirdi. Bazı günler Tevfik’in siftah etmediğini bilen memleketimizin güzel insanları, onu evine siftahsız göndermezlerdi.
Yıllarca halam Tevfik’e insan olmayı, birey olmayı, belki de farkına varmadan öğretti. Ve yıllar geldi geçti, halamın tüm evlatları bir şekilde kendi hayatlarında çocuklarıyla, eşleriyle bir düzen kurarken Tevfik’in hayatı halam ve eniştem ile birlikte gelip geçti. Tevfik’in iki kızı oldu. Kızlardan Esma edebiyat öğretmeni olurken Esma’nın tüm eğitim masraflarını el arabasıyla yük taşıyan Tevfik babası karşılıyor. Tevfik’in eşi Sabiha’ya bugüne kadar tek bir kötü söz söylediği duyulmamıştır.
Tevfik, ölünceye dek son günlerinde halamın, eniştemin altlarını temizleyen evlat oldu.
Eniştemin rahmetli olduğu gün herkes başsağlığı için en büyük kuzenimi ararken ben Tevfik’i aradım, ona başsağlığı vermek istedim. Eniştem ölmeden bir iki gün önce hastaneye götürülürken kapıdan dönüp ona, Tevfik’e, “Tevfik, hakkını helal et!” demiş.
Onu ararken duygularımı zor ifade edeceğimi, onun da beni zor anlayacağını içimden geçirmedim değil. Ama sonra onun kurduğu cümleler karşısında duyduğum mahcubiyeti, hüznü anlatamam… Tevfik bana ismimle değil, “kız kardeşim” diye hitap ederek;
“Kız kardeşim, artık onlar kavuştu; babam anneme kavuştu, annem babama... Onlar artık Allah’ın mekânındalar. Allah onlardan razı olsun, bana çok hakları geçti. Ben onları hiç mahcup etmek istemedim. Her kim kapımızı çalıp bizden ekmek, bir kap un istediyse babamın kapısından kimseyi eli boş çevirmedim… Onlar bana haklarını helal etmiş, hani ben onlar için ne yaptım?” dediğinde ağlıyordu…
Anne olmak ne doğurmak ne de doğurduğunu büyütmek... Anne olmak, Tevfiklerden “helallik” almaktır.