Geçtiğimiz günlerde Suriye’deki yeni yönetimin Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı ve İstihbarat Başkanı, Suudi Arabistan’a bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretin akabinde, Suriye Dışişleri Bakanı’nın Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün’ü de ziyaret edeceği açıklandı. Suudi Arabistan’ı ziyaret eden bakanlar, Katar’dan başlayarak diğer ziyaretlerini de gerçekleştirmeye başladı.

Bu ziyaretler, Suriye, Türkiye ve genel olarak bölgemiz için son derece önemlidir. Zira Arap devletlerinin Suriye’deki yeni yönetime yönelik tutumu, bölgenin geleceğini belirleme noktasında hayati bir rol oynuyor. Daha iki ay önce -Katar hariç- Esed rejiminin uluslararası alanda normalleşmesi ve yeniden uluslararası sisteme entegrasyonu için çaba gösteren devletlerin, yeni Suriye yönetimini benimsemeye başlaması olumlu bir gelişmedir.

25 Aralık tarihli “Türkiye Karşıtı Koalisyonu Engellemek” başlıklı köşe yazımda da belirttiğim üzere büyük değişimler ve kazanımlar sonrasında karşıt koalisyonların oluşması son derece doğal ve beklenilmesi gereken bir durumdur. Bu süreci engellemek ise büyük bir diplomatik çaba ve beceri gerektirir. Görünen o ki hem Şam hem de Ankara, diplomaside doğru adımları atıyor. Arap devletleri, bir karşıt koalisyon kurmak yerine Suriye ile güçlü ilişkiler geliştirmeyi tercih etti.

Karşıt bir koalisyonun oluşmasının ne kadar etkili ve olası bir tehdit olduğunu anlamak için, 2010-2011 yıllarında Arap Baharı olarak adlandırılan Arap halk ayaklanmaları sonrasında ortaya çıkan karşı devrim blokunun başarısını göz önünde bulundurmak yeterlidir. Örneğin Mısır’da Mursi ve İhvan hareketine yapılan darbe ile ülkedeki demokrasi tecrübesi sona erdirilmiş, Libya’da ise Hafter üzerinden bir karşıt blok oluşturulmuştur. Tunus da otoriterliğe dönmüştür. Benzer senaryoların veya farklı biçimlerinin Suriye’de de gerçekleşmesi mümkündür.

Suriye, savaşın yıkıma uğrattığı ve ciddi ekonomik ihtiyaçları olan bir ülke. Toplumsal olarak derin travmalar yaşayan bir halk. Özetle söylemek gerekirse, Suriye’nin şu anda en son ihtiyacı olan şey kendisine düşman üretmektir.

Arap devletleri, Suriye’ye insani yardımlar göndermeye başladı. Petrolden gıda yardımına kadar farklı kalemlerde yardımlar, Ürdün üzerinden ya da hava yoluyla Suriye’ye ulaştırılıyor. Bunun yanı sıra, Arap devletleri Şam’daki yeni yönetimi ülkelerine davet ederek ona diplomatik meşruiyet kazandırıyor.

Şam’daki yeni yönetim hâlâ Birleşmiş Milletler nezdinde Suriye’nin temsiliyetini devralabilmiş değil. Suriye’ye yönelik ekonomik yaptırımlar sürüyor. Arap devletlerinin desteği, bu tarz meselelerin çözümü için kritik bir öneme sahip. Eğer Esed devrilmemiş olsaydı, Arap devletleri ABD’yi Esed rejimine yönelik ekonomik yaptırımları hafifletecek bir noktaya getirmişti. Ancak son anda Esed rejimi devrildi.

Önümüzdeki süreçte Arap devletlerinin Suriye ile ilişkileri önemini koruyacaktır. Özellikle ülkenin yeniden inşasında Arap devletlerinin yardımları büyük bir katkı sağlayabilir.

Ancak bir devletin olmazsa olmazı olan güvenlik, devlet inşası ve insan kaynağı konularında Suriye’ye en büyük desteği sunabilecek ve âdeta veto gücüne sahip olan tek aktör Türkiye’dir.