Türkiye neden YPG için acele etmiyor?

“Güvenlik alanında bizim için tek bir konu kaldı. Şam’daki dostlarımızın bu meseleyi halletmesini ve bize bırakmamalarını bekliyoruz.” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Almanya’daki Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı bu açıklama, Türkiye’nin YPG’ye yönelik yaklaşımını özetliyor.

Ancak bazıları bu ifadeyi "Türkiye YPG’ye karşı hiçbir şey yapmayacak, topu tamamen Şam’a atıyor." şeklinde yanlış yorumladı.

Okuyucularımın hatırlayacağı üzere, Suriye’de Esed rejiminin devrilmesinin ardından yaşanan paradigma değişimine dair bir yazı kaleme almıştım. Geçtiğimiz hafta da YPG’nin artık Suriyelilerin (de) sorunu olduğuna dair bir köşe yazısı yazmıştım.

YPG’nin devlet projesi çöktü

YPG, şu anda tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor ve örgütün Suriye’de kurmaya çalıştığı devlet projesinin hayatta kalma şansı artık yok.

Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi adı altında kurulan yapı, tam başarıya ulaşacakken Esed’in devrilmesiyle yapının tüm stratejisi çöktü.

Mevcut konjonktürde Türkiye isterse YPG’yi askerî olarak etkisiz hâle getirebilir. Örgütün kontrol ettiği bölgelerin ne demografik yapısı ne de coğrafi konumu uzun süre direnmesine olanak tanıyor. Birkaç günlük bir harekâtla bu mesele büyük ölçüde çözülebilir.

Ancak Türkiye şu an için bunu tercih etmiyor.

Abartarak söyleyeyim ki anlaşılsın: YPG’yi hayatta tutan Türkiye’dir.

Bunun iki temel sebebi var:

1) Eskiden Türkiye, terörle mücadeleye odaklı bir strateji izliyordu. Günümüzde ise terörizmle mücadeleye yönelik daha geniş kapsamlı bir yaklaşım benimsiyor.

PKK’nın Irak, Suriye ve Türkiye’deki varlığı askerî olarak etkisiz hâle getirilebilir. Hatta İran’daki varlığı da hedef alınabilir.

Ancak askerî yöntemlerle örgütün tamamen ortadan kaldırılması mümkün değil.

Örgütün en kritik yapılanması Avrupa’da. Ancak Türkiye’nin Avrupa’daki PKK varlığına karşı doğrudan bir hava harekâtı düzenleme imkânı bulunmuyor.

Bu nedenle Türkiye, şu an örgütü köşeye sıkıştırıyor:

Hava harekâtları düzenliyor,

Askerî ve diplomatik baskıyı artırıyor,

“Şam ile anlaşmazsan, ben müdahale ederim!” mesajını veriyor.

Türkiye’nin nihai hedefi, YPG’nin silah bırakmasıdır. Hakan Fidan’ın açıklamalarını da bu bağlamda okumak gerekir.

Eğer YPG Suriye’de silah bırakır ve Şam’ın dediği olursa örgütün Avrupa’daki yapılanmasında psikolojik bir yıkım yaşanacaktır.

2) Türkiye artık tehdit öncelikli değil, kazanım öncelikli bir dış politika yürütüyor.

Bu bağlamda, Türkiye için Suriye’de yeni bir yönetimin tanınması, istikrarın sağlanması ve ülkeye yönelik yaptırımların kaldırılması kritik kazanımlardır.

Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Fransa’da Suriye için hazırlanan ortak açıklamayı boşuna veto etmedi.

Türkiye’nin önceliği, yeni ve başarılı bir Suriye’nin inşasına katkı sağlamaktır.

Bu doğrultuda, Suriye’nin yeni siyasi temellerini atacak olan Ulusal Diyalog Konferansı ve Yasama Komitesi süreci devam ediyor. Bunun için yedi kişilik bir hazırlık komitesi kuruldu.

Komite üyelerinden biri Türk vatandaşı. Ama hepsinin ortak özellikleri, Türkiye’ye karşı olumlu bir tutum içinde olmaları.