Tüm uğraşası hayatta kalmak mıdır insanın bu hayatta? Ne garip! Ne için gönderildiğimiz bu yaşamda mücadelemizin ne uğurda olduğunu bilmeden yahut bilip te anlayamadan tüketip duruyoruz.
Hep bir telaş… bir uğraş ile zamanı tüketirken yeni bir dünya meşgalesi çepeçevreleyor etrafımızı. Ve hep bir uğraş… insanı hayata bağlayan en önemli etkenleri bir kenara bırakıp unuturcasına iman ve inançtan gayrı her türlü meşgale ile mücadele etmekteyiz.
Sonunu bildiğimiz halde dünya hayatı gelip geçici olduğu için hem musibet hem de nimet açısından baki ve sonsuz olan ahiret hayatına kıyasla bir hiçtir ve hiçbir değer ve kıymeti yoktur. Ne kadar bunun farkına varsak ta bu meşgale bizi empoze etmekte, kendi ekseni etrafında fır döndürmektedir.
İnsanın meşgalesi sadece dünyalık olmamalı. Dünya hayatının iki hali vardır ya refah ya sefalet ya bolluk ya darlık ya hastalık ya sağlık. İnsan sağlığında şükreder hasta iken sabredersen, bu şükür ve sabrın ahirette sana sonsuz nimetler olarak geri dönecektir. En nihayetinde bunun farkına varanlar işte onlar kazançlı çıkanlar olacaktır.
Kötüye giden zaman ve boyut değiştiren uğraşlar artık zaman içerisinde insanın gözüne batmamakla birlikte sanki bir zorunluluk ve mecburiyet halini almıştır. Özellikle bu asırda dünya meşgalesi dünya nimetleri dünya musibetleri hep beraber çoğalmış, insanı daha bir kendi ile meşgul eder hale gelmiştir.
Teknoloji, iletişim, sanayileşme vesaire gibi şeyler hem insanı dünyaya daha bağımlı hale getirmiş hem de insanın başına olmadık yeni belalar (savaşlar, ideolojik çatışmalar, sınıflaşmalar, sınıf çatışmasından iki dünya savaşı yaşanmıştır) üretmiştir. Günümüzde asıl marifet her türlü farklılıkları bir kenara bırakıp tefrika yerine bütünleştirici ve birleştirici olmaktır.
Ve en nihayetinde sona doğru yaklaşmakta olan hayatının doğru yola dönüşü bulmasıdır. Dünyanın riskli ve tehlikeli olan bu iki durumundan, yani gaflet ve isyan hallerinden korunmanın tek yolu tahkiki bir imanla şükür ve sabra sarılmak ve Allah’a esaslı bir kul olmaktır.