Sen beyaz dersin o siyah, yani bu kadar da olmaz ki göz göre göre beyaza siyah der ne yapmak lazım bu insan türüne, beyazdan vaz mı geçelim, iyi tamam siyah olsun ne geçti şimdi eline. Var var böyle insanlar, insan üstünde otorite kurma isteğimi, dünyayı ben yarattım sana ne oluyor tavrımı anlamadım gitti. Ama bir gerçek varki etrafımızda bu insanlardan çok var. insanlara karşı saygı ve empati duyguları gelişmemiş geliştirmekte istememişler zaten. Kendi isteklerini yaptırmak konusunda beceriklilerdir ya da karşı taraf artık pes edip doğruyu kanıtlamak için çaba sarf etmez. Aslında bu insanların sakladıkları gizli komplekslerinin olduğunu düşünüyorum. Onlarla yaşamanın zorluğu tarif edilemez tecrübe ile sabittir. Bir adımda öne gidemezler aslında oldukları yerde sayar dururlar. Ufuklarını kendi hür iradeleri ile daraltırlar. Kendi doğrularından başka doğru olmadığına inandırmışlardır kendi kendilerini bir defa. Kabaca bir tarif belki ama he he deyip geçiştiriyorum artık. Sevmediğim bir şeye zorla seversin demeleri beni bazen çıldırtıyor ama alıştım galiba. Hoşgörü sahibi de olamıyorlar hata da kabul etmiyorlar, sanki dünya yalnız onların etrafında dönüyor. Uyarı ikaz nasihat hak getire nafile. Ben de relaks olun demekten yoruluyorum, sonra vazgeçiyorum devam et kardeşim hayatı kendine ve karşındakine zehir etmeye deyip olay yerinden uzaklaşıyorum. iyi de yapıyorum ondan ayrı fark yaratmam gerekir diye düşünüp kendi kendime saygımı arttırıyorum. Güzel, güzel olmayabilirde olabilir de çirkin de çirkin olabilirde olmayabilir de ne yani dünyayı ben mi kurtaracağım. Beyaz da siyah olabilir, belki gözlerinin beyazı görebilme yeteneği yoktur kimbilir. Siz siz olun sataşmayın böylelerine vallahi borçlu çıkarsınız. Öğrenciyim bir yerlere gezmeye gidiyoruz heyecanlıyım tabii, bayılıyorum okuldan sonra kaçamak yapmaya, bildiğim yolda gitmeye ısrarlıyım karşımdaki de öyle üstelemedim ben inatçı ve ketum değilimdir. Ben yolu biliyorum ama sen bilirsin senin dediğin olsun dedim, o zamanlar yol tarif edecek teknolojide yok haliyle. Koyulduk yola elde avuçta para da yok tabi, toplaşıp bindik bir taksiye yanımdaki sevgili arkadaşım tarif ediyor şöföre, gittik de gittik taksimetre son gazla çalışıyor ben elimdeki paralara bakıyorum sınırı aşmak üzere, kalbim hızla çarpıyor tabii. Gideceğimiz yeri bulamadan durduruyoruz taksiyi elimiz mahkum, para yok cepte. Ve benim yanımdaki arkadaşım hala hatasını kabul etmiyor, şöför yanlış algılamış ondan yanlış yere götürmüş gülermisin ağlarmısın öylece kalakaldık, evdekileri arayıp haber verecek telefonda yok. Hani biliyordun yolu hem de bilmem kaçkere gitmiştin o kadar emindinki kendinden hepimizi susturup kendince doğru bulduğunu yaptın. Saatlerce yürüdük, yıllar varki ben hala yaptığı yanlışı ona kabul ettiremedim. Diyorum ya herkesin hayatında bir ya da birden fazla böyle dediğim dedik çaldığım düdük insanlar vardır. Sabredeceğiz başka çaresi yok, bu diyardan gidemeyeceğimize göre. Mizaçları öyle malesef benciller. Dünya onlara güzel, sadece onların doğruları var, hep kazandıklarını zannediyorlar, yanılıyorlar ama yapacak bir şey yok. kalp gözü diye bir şey var ya o kapalı malesef. Onu açmaya da bizim gücümüz yetmez. Halbuki şu fani dünyada kalp kırmaya, insanların hakkına girmeye hiç gerek yok. Empati kurmayı bilmek zorundayız, herkesin fikrine, isteklerine saygı duymalıyız. Bunu becerebiliyorsak eğer yakınımızdan bu fikrisabit insanları uzaklaştırmalıyız, bence yalnız kalmayı hak ediyorlar. Okullarda hoşgörü ve nezaket dersleri de olmalı, bazen aileler bu konuda yetersiz kalıyor, çünkü onlar da hoşgörüden uzak. Bazı ebeveynler çocukları ile kavga halindeler hangisi hoşgörüden uzak oluyor bu durumda, anladık anneler babalar, evlatlarının hatasız olmalarını istiyorlar, nerde o bolluk hatasız insan olabilir mi hele genç hele çocuk. Velhasılıkelam fikrisabit insanlardan ruh sağlığımızı korumak adına uzak duralım. Uzak duramayacağımız durumlar da olabilir, ailemizden biri de olabilir belki annemiz belki babamız ya da kardeşimiz, o zaman da sabretmek zorundayız. Onlarla da ters düşmek bizim için pek hayırlı olmayabilir. Bazen çaresiz duymamazlıktan gelmeyi, dişlerimizi sıkarak, hafifçe sırıtıp boyun eğmeyi kabul etmeliyiz. Kaderimse çekerim deyip bir kenarda sessizce oturmalıyız. Yok kabul etmiyorum derseniz hayatınızın sonuna kadar bir akvaryumun içinde kavga edeceksiniz. Kaçabilirseniz kaçın da göreyim sizi benden söylemesi...