Biden iktidarı, dünyayı ve ABD’yi o kadar bunalttı ki Trump daha göreve başlamadan herkeste bir rahatlama havası esiyor.

Trump seçimi kazanır kazanmaz dünya borsalarında yükseliş başladı. 5 Kasım’daki seçimi takip eden 10 gün içinde tüm dünyadaki hisse senetlerinin değeri ortalama %2,4 artmış. Bu, biraz tuhaf bir durum. Çünkü dünyadaki tüm borsalarda aynı anda yükseliş söz konusu. Şirketlerin değer kazanmadığı bir ülke yok. Trump’ın “An ağır ticari silahlar ile vuracağım.” dediği Çin’de bile hisse fiyatları %2 artmış.

İşin tuhaf olan bir başka boyutu daha var; o da Trump’ın gelişinin birbiri ile tezat yönelimlere sahip olan sektörleri de aynı derecede olumlu şekilde etkilemesi. Elektrikli araç üreticileri ile fosil yakıtlı otomobil şirketleri aynı anda değer kazanıyor. Wall Street’in, Londra’nın finans firmaları, kripto para şirketleri de Trump’tan memnun; geleneksel ana imalat sanayisi de. Bankacılar ve reel sektör, yazılım sektörü, eski sanayi, yeşil şirketler ve silah endüstrisi… Hepsinin aynı anda değer kazanması, hepsinin aynı anda mutlu ve umutlu olması şaşırtıcı.

Uluslararası siyasette de durum pek farklı değil. Amerikan milliyetçisi ve “şirketlerin Amerika’sını” temsil eden bir adamın, ‘dünyadaki tüm savaşları bitireceğini’ düşünen çok fazla insan var. Tamam, Trump, Ukrayna konusunda çok açık konuşuyor; “Bu savaşı bitireceğim.” diyor. Peki, İsrail ne olacak? Her konuşmasında İsrail’e en üst düzeyden destek veren, ilk başkanlık döneminde işgal altındaki Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden Trump’ın kafasında nasıl bir “barış” senaryosu olabilir? Daha önemlisi, ABD’nin İsrail’e bu kadar açık desteği devam ettiği sürece, Orta Doğu’nun herhangi bir yerinde barış sağlanabilir mi?

Tüm dünyaya yayılmış olan ABD askerî varlığı da başka bir muamma. Bu askerî üsler ve silahların asıl işlevi ABD dolarının egemenliğini korumak. Trump, kendi parasının dayandığı tek gücü nasıl olacak da geri çekecek veya azaltacak? Misal, Akdeniz’i Yunanistan ve Güney Kıbrıs üzerinden bir cephaneliğe çeviren ABD, bu silahlı varlıktan nasıl vazgeçecek? Çin’in çevresini saran askerî üsleri olmazsa ABD, Çin’e nasıl diş geçirecek; Pasifik’i nasıl kontrol altında tutacak?

Bizim güneyimizdeki terör yapılanması da farklı değil. ABD, bunca yatırım yaptığı ikinci İsrail projesinden nasıl vazgeçecek, bundan vazgeçerse Orta Doğu’daki etkinliğini nasıl koruyacak?

Tüm bu sorulara rağmen herkeste bir iyimserlik oluşmasının sebebi Trump’ın küreselcileri doğrudan karşısına alması olabilir. Yeni başkan, seçim kampanyası boyunca ABD’nin küreselci elitini hedef tahtasına koydu. Doğrusu onlar da Trump’ı hedef aldılar; hatta iki kez öldürmeye kalktılar.

Ancak öte yandan ABD’nin ticari ve askerî pozisyonu küreselcilerin bir icadı değil, sahip oldukları ve dünyaya dayattıkları sistemin doğal bir sonucu. Dolayısıyla Trump’ın da değişim konusunda limitleri var.

Anlaşılan o ki Trump’ın ABD müesses nizamını dağıtacağını, “derin devleti kazıyacağını” söylemesi, ABD ile ilişki kuran tüm aktörlerde daha eşit ve daha rasyonel bir ilişki umudu doğuruyor. Yani Trump’ın dünya ticaretine ve dünya siyasetine iyi gelmesi, aslında içeride yapabileceklerine bağlı.