Allah Teâlâ şöyle bildirmektedir: “Nefsini kötülüklerden arındıran (koruyan) kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyana uğramıştır (Şems, 91/9-10) “Muhakkak nefis, olanca şiddetiyle daima kötülüğü emreder...” (Yusuf, 12/53) Nefs-i Emâre, haram-helâl gözetmeden gördüğü ve istediği şeylerden hoşuna giden şeylerin hemen elde edilmesini, isteklerinin ve arzularının derhal yerine getirilmesini ister.
 
Hiçbir sınır (haram-helâl) tanımadan her istediğine kavuşmak ister. İşte kötülenen nefis, insanın amansız düşmanı olan bu nefs-i emmâredir. 

Allah Teâlâ, insanların yaşayabilmesi, kendilerini koruyabilmesi ve asıl imtihan için insanda nefis (şehvet ve öfke kuvveti) yaratmış, ayrıca şeytanı da insana musallat
eylemiştir. 

Elbette bunda büyük hikmetler vardır. İnsanoğluna akıl, fikir vermiş böylece insanı imtihana tâbi tutmuştur. 

 Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurur: “Dünyanın gayr-ı meşrû işlerinde akıl zarar kaynağı, din işlerinde ise akıl seviniç kaynağıdır.” Bazı kişiler rahatlıkla günah işledikleri, gayr-ı meşrû işler yaptıkları halde,  akıllı olduklarını idda ediyorlar. 

Tabii ki,  bu iddia da olanlar kendilerini kandırmaktadırlar.  Ayet ve hadisler bu gerçeği ortaya koymaktadır. Sadece, ‘ben de müslümanım, kalbim temiz’ diyerek yaptığı kötülüklerin, günahların zararını görmeyeceklerini ve cennete gideceklerini düşünenler, kendilerini kandırmaktadırlar. “İnsanlar imtihana tâbi tutulmadan sadece iman ettik (biz de müslümanız) demeleriyle kurtulacaklarını mı sandılar? Andolsun ki Biz onlardan öncekileri de imtihan ettik. 

Allah elbette (imanda) doğru olanları bilir, yalancıları da bilir. Yoksa kötülükleri yapanlar Bizden kaçabileceklerini (cezadan kurtulacaklarını) mi sandılar? Ne kadar kötü (ne yanlış) hüküm veriyorlar” (Ankebût, 29/2-4) buyrulmaktadır.

 Her türlü günahı, haramı işlediği halde “ben de cennete giderim” demek ahmaklıktır. Hz Peygamber şöyle buyurur: “Ey İnsanoğlu, Rabbine itaat et ki, sana akıllı denilsin. O’na isyan etme ki, sana cahil (aptal)  denmesin.” Müslüman kişi akıllı hareket eder ve korku ve ümit içersinde olur. Bu nedenle Müslüman kişi, dünya ve ahiret saadeti için bütün gayreti ile  İslâm’ın prensiplerine uygun hareket etmeye çalışmalıdır.