Netanyahu liderliğinde İsrail art arda suikastlar gerçekleştirerek Gazze’de yaşanan katliamları âdeta tüm Orta Doğu’ya yayma çabasında. Önce Hizbullah’ın “Genel Kurmay Başkanı” konumunda olan Fuad Şükür’ün Beyrut’ta hedef alınması ardından ise İsmail Heniyye’nin Tahran’da şehit edilmesi… Tüm bunlar İsrail’in hareket tarzını net şekilde ortaya koyuyor. İsrail büyük bir bölgesel savaş istiyor. Küresel siyonizmden devşirdiği güç ile ABD’ye de politika dayatan İsrail mümkünse savaşı yayarken ABD’yi de İran ve müttefikleri ile savaştırma çabasında.
Şimdi tüm gözler İran’da. İran hem müttefiklerine hem de kendi devlet onuruna ve caydırıldığına yönelik bu saldırılara karşı nasıl yanıt verecek? Benim değerlendirmeme göre İran’ın İsrail’e anlamlı bir askerî karşılık vermekten başka çaresi yok. Aksi hâlde Netanyahu’nun durmayacağı ve İran’ın üstüne gitmeye devam edeceği çok açık. İranlı karar alıcıların ve askerî yetkililerin de yaptıkları açıklamalar bu minvalde; gerçeğin farkında olduklarını gösteriyorlar. Hizbullah Genel Sekteri Nasrallah’ın da yaptığı son konuşmada benzer ifadeler söz konusu. “Artık yeni bir aşamaya geçildiğinin” herkes farkında.
Elbette İran’ın geçmişi, yüksek perdeden retorikleri akabinde sahici adımlar atma konusundaki tereddütleri insanlara “acaba” sorusunu da sordurtuyor. Ancak bu sefer İran ve müttefiklerinin önünde başka çıkar yol olduğunu düşünmüyorum. İşler İran’ın devlet onuru korumanın da ötesinde hedef olmaktan ancak karşı saldırı yaparak, gücünü cari şekilde sahada göstererek kaçınabileceği bir noktaya geldi.
Sahadaki gelişmeler, gerekli hazırlıkların da yapılmasının ardından önümüzdeki günlerde muhtemelen direniş ekseninin tüm bileşenlerinin koordinesiyle İsrail’in etkili şekilde vurulacağını gösteriyor. İran ana karasından Lübnan’da Hizbullah’a, Irak ve Suriye’deki Şii milislerden Yemen’de Husilere kadar uzanan eksenden eş zamanlı füze ve kamikaze dron saldırıları ile İsrail vurulabilir.
İsrail tarafının da bu ölçekte büyük bir saldırıya karşı hazırlık yaptığı görülüyor. Özellikle Hizbullah’ın olası füze ve dron penetrasyonlarına karşı kuzey cephesinde yeni hava savunma sistemleri yerleştirirlerken sığınaklar da hazır hâle getiriliyor. Yine ABD’nin hem İsrail’i savunmak hem de karşı tarafı caydırma amacıyla bölgeye askerî güç sevkiyatı devam ediyor. Öngörüldüğü gibi İran tarafından güçlü bir saldırı gelirse İsrail’in de buna karşılık vereceği özellikle Lübnan’da Hizbullah’ı hava bombardımanları ile hedef alması hatta yoğun füze atışları yaşanırsa karadan Lübnan’a girmesi de mümkün görünüyor. İsrail mümkünse Litani Nehri’nin kuzeyine doğru Hizbullah’ı püskürmek isteyecektir. Ancak böyle bir kara savaşı İsrail ordusunun çok daha fazla kayıp vermesi anlamına da gelecekken savaşı daha da tırmandıracak bir adım olacaktır. Yine ABD’nin olası hareket tarzı da burada gidişatı belirleyen önemli bir unsur olacak. İsrail’in arzu ettiği ve dayattığı şekilde ABD’nin savaşa dahil olması ve en azından Lübnan’da Hizbullah’ı hedef alması gibi bir senaryoda ABD’nin ırak ve Suriye’deki üsleri de Şii milislerin hedefi hâline gelecektir.
ABD’nin Orta Doğu’da yeniden bir savaşa girmesi ise Ukrayna cephesinin kaderini bir anda Rusya lehine değiştirecek, Çin’e yeni jeopolitik imkânlar yaratacaktır. Önümüzde elbette birçok varsayıma dayalı pek çok farklı senaryo söz konusu ancak işler gittikçe kontrollü askerî angajman ve çatışmalardan kaotik bir noktaya doğru evrimle eğiliminde. Cin şişeden bir kez çıkarsa gerisini tahmin etmek çok zor değil.