Suriye, Libya ve Irak’ta gerçekleştirdiğimiz operasyonlar ne yazık ki nihai sonuç elde edilemeden yarım kalmıştır. Fakat Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri kararlıdır ve Allah’ın izni ile Ermenistan’ın işgali altındaki Karabağ’ı tamamen kurtaracaktır, İnşallah.

Türkiye, ancak 15 Temmuz 2016 darbesinden sonra silahlı kuvvetlere çeki düzen vermeye başlamıştır. Bu tarihe kadar sadece iki savaşa yani Kore ve Kıbrıs savaşlarına katılan ordumuz asli görevi savaşmak olmasına rağmen halkımıza karşı başarılı ve başarısız en az 10 tane darbe yapmıştır.

Silahlı Kuvvetlerimiz iki defa ayağımıza kadar gelen fırsatı tepmiş Misak-ı Milli sınırlarına kolayca ulaşma imkanını kaybetmek durumunda kalmıştır. Rahmetli Özal zamanında ordumuz 1. Körfez Harekatına katılmamış bizzat Genelkurmay Başkanı Torumtay ve generaller tarafından engellenmiştir.

İkinci fırsatı ise 1 Mart 2003 teskeresinde yaşadık. 2. Körfez harekatı Erdoğan’ın tüm gayretlerine rağmen özellikle silahlı kuvvetler içinden gelen karşı çıkış ve muhalefet partileri nedeniyle engellenmiştir. Bu yanlışlıklar yapılmasaydı şu anda PKK’nın hiçbir varlığı kalmayacaktı.

Silahlı Kuvvetlerimizin esas görevi yurt dışından gelecek saldırılara karşı savunma olduğu halde bunun aksine namlular çoğu zaman halka doğru çevrilmiştir. Kesintisiz olarak her 8-10 yılda bir darbe yapılmıştır. Halkın seçtiği siyasetçiler yerine generallerin belirlediği faşist yapı ülkemizi yönetmeye devam etmiştir. Banka hortumlaması da bu işin faizi olmuş askeri vesayet ülkemizin canına okumuştur.

Zaten silahlı kuvvetlerimizin yurtiçi yerleşme yapısı dış düşmanlara karşı değildir. Eğer öyle olsa zırhlı birliklerin şehirlerin merkezinde veya yakınında olmaz; cephe hattına yakın stratejik bölgelerde konuşlu olurdu. Fakat tereyağından kıl çeker gibi kolayca darbe yapma konusunda uzmanlaşmış bir ordumuz olmazdı.

Benim gibi inançlarına bağlı ve halkın seçtiği yöneticilerin idaresini benimseyen askerler “gözünün üstünde kaşın var” bahaneleri ile ordudan atılmasının sonuçlarından bir tanesi de bu durumdur.

Asker 50 yıl beslenir. Fakat savaş zamanı geldiği zaman karşısında ölüm tehlikesi bile olsa hiç tereddüt etmeden savaşmak zorundadır. Çünkü bir Müslüman asker “ölürsem şehidim kalırsam gaziyim” diyerek savaşır. Kahraman ecdadımızın zaferlerinin arka planında yatan gerçek budur.

Bir asker eğer bunu yapamayacaksa asker olmasın. Gitsin başka işler yapsın. Fakat askerlik mesleğini seçmiş ise asla darbeleri düşünmemelidir. Gerektiğinde ölüme hazır olmalı görev verildiğinde düşman askeri üzerine korkusuzca saldırmalıdır.

Nihayet 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ darbesi halkımızın imanlı göğsü ile durdurulmuş askerlerimiz darbeden 40 gün sonra Suriye’de DAEŞ teröristlerine karşı saldırıya geçmiştir. Fakat DAEŞ’in işi bitirilip yok edilirken PKK/YPG teröristleri boşluğu doldurmuş kurtardığımız alandan çok daha büyük bir bölgeyi işgal etmiştir.

Daha sonra PKK/YPG’li teröristler Afrin’den çıkarılmış fakat Rusya’nın desteği ile Afrin’in doğusunda bir bölgede barınmalarına göz yumulmuştur. Keza Barış Pınarı Operasyonunda amaçlanan Türkiye sınırından 30 kilometrelik alanın çok sınırlı bir bölümü PKK/YPG’den temizlenmiştir.

Daha sonra Suriye’nin saldırıları ile İdlip bölgesinin yarısı Özgür Suriye Ordusunun elinden çıkmış çok sayıda şehit verdiğimiz bir operasyon da nihai hedeflere varamadan durdurulmak zorunda kalınmıştır.

Aynı durumu Libya’da da yaşadık. Libya’nın batısı Hafter güçlerinden temizlenmişken hızlı davranılmadığı için Batılı devletlerin yardımı ile Hafter güçleri tekrar toparlanıp Cufra ve Sirte gibi iki önemli petrol bölgesinde yığınak yapmışlardır. Şu anda Libya’da durum kilitlenmiştir.

Şu ana kadar yaptığımız operasyonlar Kore ve Kıbrıs örneğinde olduğu gibi başarılı olsa da nihai zafer elde edilememiştir. Kıbrıs’ta Rumlar mağlup edildiği halde; harekat Başbakan Ecevit’in baskısı nedeni ile durdurulmuş 50 yıldan fazla bir süre karın ağrımız olan Kıbrıs başımıza türlü sorunlar açmıştır.

Halbuki harekat Kıbrıs’ın tamamı için devam etseydi şimdiki durum çok daha farklı olurdu. İşin kötüsü harekat durdurulduğu halde aleyhimize onlarca karar çıkarılmıştır. Kıbrıs’ın tamamını alsaydık bu kararlar pek de farklı olmayacaktı.

Şu anda ise Ermenistan’ın saldırıları nedeni ile Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin Karabağ Operasyonu başlamıştır. Operasyon başarı ile devam ederken aynı Türkiye’ye yapıldığı gibi durdurulmak istenmektedir. Hâlbuki işgal altındaki Azerbaycan topraklarının temizlenmesi bir namus ve şeref meselesidir. Ne yapıp edip Karabağ tamamen kurtarılana kadar harekât devam etmeli bizim yaptığımız gibi operasyonlar yarım bırakılmamalıdır.

Bu Müslüman millet zafere susamıştır. Azerbaycan bizim canımız, soydaşımız, kardaşımız dindaşımızdır. Ne yapıp edip zafere ulaşana kadar her türlü desteği sağlamak silahlı kuvvetlerimizin boynunun borcudur, vesselam…