Bu gün, yadigar sandığımı karıştırdım. İçinde nelere rastladım bilemezsiniz. Altıncı sınıftaki günlüğümü buldum yaprakları sararmış, kağıtlarının kokusu burnumun direğini sızlattı. Onu ne zaman oraya sakladığımı inanın hiç hatırlamıyorum. Sayfaları çevirdikçe gözlerim yaşardı. Her sayfaya şöyle başlamışım erkenden uyandım, elimi yüzümü yıkayıp, dişlerimi fırçaladım. Neden her gün bunları başlangıç olarak yazmışım vallahi bilmiyorum. Sayfayı doldurmak içindir yüksek ihtimal. Kahvaltımı ettim, okula gittim saçlarımı annem iki örgü yaptı. Gülümsüyorum da gülümsüyorum bu benmiyim diye. Derste parmak kaldırdım öğretmenim beni görmedi ben de çok üzüldüm. Derdin güzelliğine bakın. Eve geldim ağladım ağladım, annem de bana güldü o da beni çok üzdü içime oturdu sanki beni hiç kimse anlamıyor. Ergenliği zirvede yaşıyormuşum sanırım. Küçük ve komik kaprisler. Bir de şöyle yazmışım ben öyle olmayacağım öğretmen olursam herkesi derse kaldıracağım. Dert küpüymüşüm mübarek.

Okuduklarım sanki ben değilimde bir başka masum çocuk. Ne garip insan, çocukken hissettiği duyguları bile unutuyormuş. Zaman sen ne zalimsin. Bir gün de kopya çekmeye yeltenmişim ve yakalanmışım, keşke yerin dibine girseydim de bu kadar utanmasaydım demişim. öğrencisin be güzelim kopya da çekeceksin kopya da vereceksin niye bu kadar üzüldünki. Öğrenci olmak bunu gerektirir diyen olmadımı sana. Çok hoşuma giden bir anımı da yazmışım. Din kültür ve ahlak bilgisi dersinde öğretmenimiz bize her gün yaptığımız sevapları yazmamızı istemiş. Ben de sıralamışım bu gün dua ezberledim, yaşlı bir teyzenin elinden tuttum birde eklemişim bu günlük bu kadar diye. Yarına daha çok sevap işlemem lazım diye de not düşmüşüm. Yarın olmuş sevabım bir kediyi beslemek olmuş ama köpeklerden çok korkuyorum günahmıdır demişim. Ah masumiyet senin gözünün yağını yiyeyim. Başlığımın sebebi ne de gelince. kendime özel nasihatler yazmışım, kendime mektuplar diye de başlık atmışım. Bunların içeriğine gelmeden önce şöyle bir açıklama da bulunayım. İdealist ve dürüst bir çocukmuşum vesselam.

Bir demişim hep çalışkan bir öğrenci olacağım iki Büyüklerim benim örnek aldığım kişiler olacak. Annem gibi çok güzel yemek yapacağım. Ama ben okuyup para kazanacağım. Doktor olmak istemiyorum kan görmeye dayamıyorum çünkü. Öğretmen ya da ressam olmak istiyorum. Para kazanıp yaşlılara, kimsesizlere bakmak istiyorum. Çocuk esirgemede yaşayan çocukları eve çağırmak istiyorum annemin yemeklerini yesinler diye. Tam da şimdi yapmak istediğim gibi o zamandan belliymiş. Koruyucu aile olmak için başvuruda bulundum. Onunla ilgili de konuşuruz bir gün. Daha neler neler bazıları da benim yüreğimde sıkışsın kalsın sır gibi, hiç bitmez gibi, çocukluğuma dönmüş gibi. Bu defter beni çok duygulandırdı. Ne zaman kendime gelirim Allah bilir. Ufak bir çocuğun duygularını tekrar hissetmek boğazıma düğüm gibi takıldı. Hele bir de bu çocuk bensem. Sonra... düşürüp kırdığım gün mutluluğu, bitti çocukluğum. Büyüdüm. Ne çabuk geçti zaman. Yüzümüze çizgiler, saçlarımıza aklar bıraktı şimdi. Sanki daha uzak gökyüzündeki bulutlar. Bana mı küstüler. Bir ömür sadece gece gördüğüm yıldızlar. Artık biliyorum, yoruluyor insan. Ama yoruldu diye durmuyor zaman... Ne güzel söylemiş Cemal Süreya...