Muhalefetten dev hizmet… Herkese yeşil pasaport…

    Herkese dediysek hemen üstünüze alınmayın canım, halkın her bir ferdine değil, vatandaşın her bir bireyine! 1950’lerde halk plaja akın edince denize giremeyen vatandaşlar vardı ya hani, işte onlardan söz ediyorum.

    Sözcü’nün haberine göre CHP, MHP, DP, DEVA, YRP ve İYİ Parti, bazı meslek gruplarına yeşil pasaport verilmesi için ortaklaşa yasa teklifi hazırlamış. Kimdir o meslek grupları diyecek olursanız….

    Eczacılar, gazeteciler, tır şoförleri, belde belediye başkanları, serbest muhasebeciler, tüm hâkim ve savcılar, engelli memurlar, bekçiler, muhtarlar, gardiyanlar, özel sektördeki doktorlar, tiyatro sanatçıları, gazeteciler, öğretim üyeleri, TBMM danışmanları ve sendika yöneticileri…

    Türk pasaportunun hâli malumunuz, yakın ilişki içinde olduğumuz Batı ülkelerinin tamamı bize vize uyguluyor. NATO müttefiklerimiz ve üyelik için kapısına beklediğimiz AB ülkelerinin tamamında Türk pasaportuna vize zorunluluğu var.

    Yeşil pasaport, devlet memurlarını bu vize kısıtlamalarından kurtarmak için bulunmuş bir formül. Türkiye’de sadece devlet memurları değil, onların eşleri ve aileleri de yeşil pasaport alabiliyor. Yeşil pasaport demek Schengen başta olmak üzere Türkiye’ye vize uygulayan tüm sınırları özgürce geçebilmek demek.

            Alabilenler için ne âlâ hizmet… İyi de diğer vatandaşlar ne olacak?

    Türkiye’de milyonlarca insan vize çilesi çekiyor, Avrupa ülkeleri yurttaşlarımıza en çirkin muameleleri yapıyor. Randevu almak mümkün değil, alsanız, vize almak mümkün değil… Ahiret suallerine cevap verip tüm özel bilgilerinizi elin adamına teslim ediyorsunuz. Parmak izleriniz, biyometrik fotoğraflarınız, banka hesaplarınız, tapularınız, çalışma geçmişiniz, aile geçmişsiniz, sülale ilişkileriniz…. Üstüne bir de binlerce lira hizmet bedeli, vize harcı vs. ödüyorsunuz. Kendinizi beğendirebilirseniz üç beş günlük bir vize veriyorlar!

     Biz ise Avrupa’yı mütekabiliyet yolu ile veya başka şekillerde zorlayarak yola getirmek yerine, kendi kendimize bir arka kapı formülü icat ediyoruz. Oysa bunu yaparken kendi toplumumuza zarar verdiğimizin, içeride bir ayrıcalıklı yurttaşlar grubu oluşturduğumuzun farkında değiliz. Yeşil pasaport, dünyada bizden başka bir Hindistan’da var (onlarınki beyaz renkli). Hindistan malumunuz, kast sistemi sayesinde toplumsal eşitsizliğin en yüksek olduğu ülke. Bizim uygulamamız da tam tamına böylesi bir kast sistemine denk düşüyor.

    Türkiye, ayrımcılığın, eşitsizliğin, kayırmacılığın müjde gibi sunulduğu bir ülke hâline geldi. Biliyorsunuz Metin Feyzioğlu’nun Barolar Birliği Başkanı olduğu dönemde, 15 yılı dolduran avukatlara yeşil pasaport hakkı verilmişti. Sonra ihracatçılarımızı teşvik edelim diye ihracat yapan şirket patronlarına da yeşil pasaport imkânı sunuldu. İhracat dediğim de 500 bin dolar. Yani dışarıya iki konteyner mal gönderenin cebine yeşil pasaport koyuyoruz.

    Muhalefetin durumu ise gerçekten ibretlik. Avrupa’nın Türkiye’ye karşı siyasi bir silah hâline getirdiği vize yaptırımlarının hafifletilmesi için çalışacaklarına ayrıcalık pazarlayarak oy toplamaya çalışıyorlar. Allah aşkına, eczacının, bekçinin, gardiyanın, tiyatro sanatçısının diğer insanlardan ne gibi bir farkı var? Ne gibi bir ayrıcalığa ihtiyacı var?

    Ben kendi mesleğim gazeteciliği de dâhil ederek söylüyorum, toplumda özel ihtiyacı olanlar hariç hiçbir meslek grubuna böylesi ayrıcalıklar verilmemeli. Türkiye uzunca süre, askerî vesayetin ve sivil bürokrasi zorbalığının acılarını çekti. Orduevleri, yaz kampları, özel hastaneler, konuk evleri, torpilli kooperatifler, kaymaklı yardımlaşma sandıkları…. Bunlar sayesinde oluşan ayrıcalıklı memur sınıfı, Türkiye’yi Sovyetler Birliği’nin son dönemindeki zavallılığa sürüklemişti.

    Şimdi haklardan, özgürlüklerden söz ettiğimiz, insanı merkeze alan yeni anayasa yapmayı konuştuğumuz bir dönemde, tekrar böylesi antidemokratik uygulamalara meyil ettiğimize değer mi?