Çömlekçilik, insanlık tarihinin en eski el sanatlarından biridir ve birçok kültür için hem günlük yaşamın bir parçası hem de sanat formu olarak önemli bir yer tutar. Bu eski zanaat, çömlek ustalarının toprakla buluştuğu, şekil verdiği ve pişirdiği bir sürecin ürünü olarak her bir parçanın kendi dönemine ve kültürel bağlamına dair ipuçları sunduğu bir sanat formudur. Çömlekçilik, yalnızca işlevsel bir nesne üretiminden ibaret olmayıp, aynı zamanda tarih ve kültürün izlerini taşıyan bir zaman kapsülü olarak değerlendirilebilir.

Son yıllarda bu eski zanaatın derinliklerine inen araştırmalar, çömlekçiliğin tarihsel ve kültürel boyutlarını daha iyi anlamamıza yardımcı olmuştur. Prof. Dr. Atilla Batmaz, bu bağlamda Anadolu'nun köylerinde yürüttüğü araştırmalarla, geleneksel çömlekçiliğin ve Urartu seramiğinin bağlantılarını aydınlatma çabası içindedir. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nde Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Ana Bilim Dalı’nda öğretim üyeliği yapan Batmaz, bu zengin geçmişi günümüze taşıyan detaylı ve kapsamlı çalışmalarıyla tanınıyor.

Batmaz’ın araştırmaları, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde, özellikle de Van ve Bitlis’te, Urartuların çömlekçilikle ilgili izlerini bulmaya yönelik. Bu çabalar, Urartu dönemine ait seramiklerin yapım tekniklerini ve estetik özelliklerini anlamak amacıyla yapılmaktadır. Prof. Dr. Batmaz’ın bu alandaki titiz çalışmaları, eski dönemlerin günlük yaşamına ve kültürel alışkanlıklarına dair önemli veriler sunuyor.

Tunceli’deki saha çalışmaları, bu zanaatın tarihsel derinliğini anlamak adına büyük bir önem taşıyor. Tunceli’deki yüzey araştırmaları ve sözlü tarih projeleri, bölgenin tarihine dair yeni bilgiler ortaya koyarken çömlekçilik alanındaki geleneksel teknikleri de gün ışığına çıkarıyor. Akpazar beldesindeki son çömlek ustası Halil Bozkurt ile yapılan detaylı incelemeler, Batmaz’ın bu alandaki araştırmalarının önemli bir parçası olarak öne çıkıyor. Halil Bozkurt’un atölyesinde geçirdiği zaman, geleneksel üretim yöntemlerini anlamak ve belgelemek açısından büyük bir değer taşıyor.

Batmaz’ın vurguladığı gibi, Tunceli’nin tarihî ve kültürel zenginliği, arkeolojik araştırmalar açısından büyük bir potansiyel sunuyor. Ancak bu potansiyelin gerçekleştirilmesi için geniş kapsamlı yüzey araştırmalarına ve kazılara ihtiyaç var. Prof. Dr. Batmaz’ın bu alandaki çabaları hem tarih hem de sanat meraklıları için bir ışık tutarken aynı zamanda kültürel mirasımızı yaşatma ve koruma noktasında da önemli bir katkı sağlıyor.

Prof. Dr. Atilla Batmaz’ın çömlekçilik ve Urartu seramiği üzerine yaptığı detaylı çalışmalar, Anadolu’nun zengin tarihine dair derinlemesine bilgi edinmemizi sağlıyor.

Bu araştırmalar, geçmişin derinliklerinden gelen bilgi ve kültürü günümüze taşıyan önemli bir köprü inşa ediyor ve kültürel mirasımızı yaşatmanın ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor.

Batmaz’ın bu tutkusu ve akademik bilgisi, tarihin ve kültürün izini sürme yolunda atılan anlamlı adımları temsil ediyor.