Uluslararası İlişkiler mezunu olmaya veya uluslararası sistemin dengelerini bilmeye dahi gerek yok. Hayatında herhangi bir savaş strateji oyunu oynamış birisi de bilecektir ki büyük kazanım elde ederseniz kazanımın elde edildiği bölgedeki diğer aktörlerin size karşı ittifak kurma olasılığı artar.

Türkiye, Suriye’de çok büyük başarı elde etti. Evet, Suriye’deki bu başarı, önce Suriye halkının başarısıdır ama onlardan sonra da Türkiye’nindir. Elde edilen bu başarı, çok ani ve beklenmedikti. O kadar beklenmedikti ki Esed rejimi devrilmeden iki gün önce ABD, Suriye’ye yönelik Cesar yaptırımlarını kaldıracaktı. Baktılar ki Esed rejimi bitiyor, yeni yasa tasarısı geri çekildi.

Ancak bu tarz bir başarı sonrasında Türkiye’ye karşı bölgesel koalisyonun oluşturulma riski ciddi anlamda büyüktü. Nitekim Esed rejimini Arap Ligi’ne geri davet eden Arap ülkeleri, Suriye muhalefetinden ümidini kesmiş ve yatırımlarını rejime yapmıştı. Onların tüm Suriye politikası boşa çıkmış oldu. Arap devletlerini tedirgin eden diğer bir unsur ise halk tabanı desteği olan bir İslami oluşumun iktidara gelmiş olması.

Sadece Arap devletleri değil, aynı şekilde İsrail de Suriye’deki durumu tam istediği noktaya getirmişken beklemediği bir durumla karşı karşıya kaldı.

İsrail’deki yönetim, Hizbullah’ı çok büyük ölçüde zayıflatmış ve İran’ın sözde direniş eksenini sekteye uğratmıştı. Suriye’de ise zayıf, etkisiz ve halk tabanında desteği olmayan bir Esed rejimi vardı. Bu rejim; bırakın İsrail’e karşı tehdit olmasını, Filistin’e destek amaçlı gösterilerin yapılmasına bile izin vermiyordu.

Şimdi ise Türkiye’nin desteklediği muhalifler artık Suriye’nin yeni yönetimini oluşturuyor. Her ne kadar Şam’daki yeni yönetim ve Türkiye’nin İsrail’e yönelik saldırgan bir tutumu olmasa da İsrail yeni durumdan tedirgin.

Arap devletleri ve İsrail’in bu kaygıları, bölgede Türkiye karşıtı bir koalisyon oluşmasına yol açabilirdi. Ancak belli ki yıllardır Suriye dosyası ile diğer konularda çalışan ve Suriye’de bu zaferin arkasında olan kadro çok tecrübeli. Yıllardır bölgemizde yaşanan çekişmelerde, zaman zaman dayak yiyerek de olsa belirli bir tecrübe elde edinilmiş.

Bu tecrübenin sonucu olarak Türkiye, çok ciddi bir diplomasi yürütüyor. Sahadaki operasyonel faaliyetlerin diplomasi ile eş güdüm içerisinde yürütülmesi sonucunda, bu koalisyonun oluşmaması için ciddi bir çaba var. Bu çaba sonuç da veriyor. Suudi Arabistan dâhil birçok ülkenin Şam’a giden temsilcilerine ilaveten Dışişleri Bakanı’mız Hakan Fidan’ın ardından Ürdün ve Katar bakanları da Şam’ı ziyaret etti. Belki de en önemlisi, Arap devletleri arasında en tedirgin olan Birleşik Arap Emirlikleri, Suriye’nin yeni Dışişleri Bakanı ile telefonda görüştü.

Türkiye karşıtı koalisyonu önlemek için geriye tek bir ülke kalıyor: İsrail. Eğer İsrail irrasyonel davranmaz ve Trump yönetimi gerekli ara buluculuğu yaparsa Suriye ile İsrail arasında Türkiye ve ABD garantörlüğü altında bir güvenlik mekanizması noktasında uzlaşı sağlanabilir. Yeni bir gerilim, ne İsrail’in ne Suriye’nin ne Türkiye’nin ne de bölgenin çıkarına değildir.