Suriye’de Esed rejiminin devrilmesiyle sonuçlanan süreç; yeni bir başlangıcın, daha doğrusu başlangıçların habercisi.

Esed rejiminin başarısız politikaları Orta Doğu’yu âdeta bir ateş topuna çevirdi. Medyadan izlediğimiz cezaevi ve işkence görüntüleri ise diktatörlüğün ulaştığı noktayı anlamak için yeterince fikir sahibi olmamıza yardımcı oldu.

Tabii Suriye’de bu olaylar yaşanmadan ve Esed rejimi devrilmeden önce Türkiye’de yani iç cephemizde son derece önemli gelişmeler yaşandı.

Sırasıyla bir bakalım;

* Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 30 Ağustos’ta ilk kez ‘iç cephe’ vurgusunu dillendirdi.

* MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM Genel Kurulu’nda DEM Parti’ye el uzattı ve tokalaştı.

* Yine MHP lideri Bahçeli’nin “Teröristbaşı, PKK terör örgütünü lağvetsin.” çıkışı.

* Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın terörle mücadeleden geri adım atılmaksızın altını çizdiği “Terörsüz Türkiye” çağrısı.

* Devlet Bahçeli’nin dile getirdiği ve MHP kurumsal kimliği üzerinden yayımlanan “Vakit tamam” vurgusunun güçlü bir şekilde paylaşılması.

* Bahçeli’nin, Türkmen komutanlarla makamında çektirdiği fotoğrafların büyük etki oluşturması.

* Suriye’de Esed rejiminin devrilmesi, bu diktatörlüğün sonlandırılmasında Türkiye’nin ve özellikle Erdoğan’ın güçlü liderliğinin etkisi.

* Rusya’nın Suriye’den çekilmesi.

* Suriye hava sahasının Türk Silahlı Kuvvetleri’ne açılması ve hava sahasının Türkiye’ye emanet edilmesi.

Yukarıda sıraladığım ve birçok eksiği olan başlıklar bile insanın başının dönmesi için yeterli. Tüm bunların birkaç ay içerisinde gerçekleşmiş olması da Türkiye’nin yüksek düzeyde planlı bir politika izlediğinin anlaşılması için önemli.

Türkiye, bölgesinin öncü ve güçlü ülkesi olduğunu; oyun kurucu bir karakteri olduğunu tüm dünyaya gösterdi.

Ancak Türkiye’nin siyasi muhalefeti tüm bu süreçlerin dışında ve gerisinde kaldı. Türkiye’yi okuyamayan, gelinen noktayı anlayamayan bir muhalefet sorunumuzun olduğunu bir kez daha gördük.

Esed gibi bir diktatörle yıllardır görüşmeyen Erdoğan’ın duruşu ve liderlik öngörüsü muhalefete tarihî bir ders niteliğinde oldu. Şayet muhalefetin tutumunun iktidarı etkilediği bir Türkiye olsaydı; Suriye cezaevlerindeki işkence rakamları katlanıp gitmişti.

Bahçeli, Erdoğan ve Türkiye çok büyük bir iş başardılar. Güçlü liderlikleriyle, dayanışmalarıyla, ser verip sır vermeyen ittifaklarıyla muhalefetin ve Türkiye düşmanlarının niyetlerini ve düşüncelerini boşa çıkarmayı, hepsini ters köşeye yatırmayı başardılar.

Suriye meselesi ve dış politikadaki öngörüsüzlük muhalefetin kendi kendini tasfiye ettiği bir boyuta dönüşecektir. Zalim diktatör Esed’e sempati besleyip Erdoğan ve Bahçeli’den nefret edenler; bu ülkenin muhalefeti değil, çöpü olamazlar.

Onlara diyeceğimiz, Türkiye’yi izlemeye devam edin ama mümkünse tavsiye vermeyin…