Optimar'ın Türkiye'nin Nabzı araştırmasında, Narin kızımızın davasına dair yayınlar ve gündüz kuşağı programları konusu da dâhil edilmiş. Optimar, kamuoyu araştırmaları konusunda gayet güvenilir bir şirket, onlardan gelen bilgiye itibar ederim. Yani verinin doğruluğuna dair hiçbir kuşkum yok.
Peki veriler ne diyor? İlk bakışta halkın çoğunluğunun, TV'lerdeki bu yayınlardan hoşlanmadığı anlaşılıyor. Bu tip programların kaldırılmasının iyi olacağını düşünenler de çoğunlukta.
Ben ise halkın çoğunluğu gibi düşünmüyorum. Verileri de başka şekilde yorumlamaktan yanayım.
Araştırmaya göre halkın yüzde 42'si, Narin cinayetinin uzun süre gündemde olmasını olumsuz karşılıyor. Belli ki bu insanlar, aynı zamanda bu yayınları izlemeyen insanlar. Çünkü Narin cinayeti ile ilgili yayınlar, tarihî reyting rekorları kırdı. Bu ne demek? Halkın büyük çoğunluğu tarafından izlendi demek. Yani bu veri, bize pek de anlamlı bir şey söylemiyor. Misal, insanlara aynı soruyu "magazin programları" hakkında sorsan, onun için de benzer sonuçlar alabilirsin. Özetle genel anlamda yayınları izleyenler onaylıyor, izlemeyenler onaylamıyor, buradan bir yere varamayız.
Benzer bir durum, gündüz kuşağı programları için de geçerli. Bu programları izlemeyenlerin oranı, yüzde 58. Toplumsal ahlakı kötü etkiliyor diyenler, yüzde 55. Yayından kaldırılması iyi olur diyenler, yüzde 66. Üç aşağı beş yukarı, aynı oranlar. Yani izleyenler, olumlu buluyor ve devam etmesinden yanalar. İzlemeyenler ise olumsuz buluyor ve "Yayınlanmasın." diyor. Buradan da anlamlı bir sonuç çıkmaz.
Anlamlı sonuç çıkmaz diyorum çünkü bir şeyin ahlakı bozup bozmadığına halk oylaması ile karar verilmez. Tıpkı sigaranın sağlığa zararlı olmasına, oylama ile karar verilemeyeceği gibi… Bu tip yoklamalar, toplumdaki genel kanaati gösteren göstergelerden ibarettir. Kaldı ki burada çıkan rakamlar genel kanaati değil, izleyenler/izlemeyenler arasındaki bakış farkını gösteriyor. İzleyenler tehlikesiz buluyor ve zaten bunun için izliyor, izlemeyenler de tehlikeli buluyor ve zaten bunun için izlemiyor…
Asıl önemli olan kısma gelince…
Bu programların tamamı, ücretsiz yayın yapan TV’lerde yayınlanıyor. Bu TV’lerin tamamı da RTÜK denetiminde. Şayet gerçekten ahlakı bozan bir şey varsa RTÜK buna müdahale eder, zaten ediyor da. Kurumun, sık sık TV kuruluşlarına cezalar verdiğini duyuyoruz. Demek ki orada çalışan bir kontrol mekanizması var. “Ahlakımız elden gidiyor.” diye büyük kaygılar geliştirmek ne kadar gerçekçi, bilemiyorum. Eleştirmek hepimizin hakkı. Hatta isteyen herkes RTÜK’e doğrudan şikâyet de gönderebiliyor. Gözden kaçanlar mutlaka oluyordur ama genel anlamda yeterli bir yasal düzenleme ve kurumsal yapılanmanın olduğu aşikâr.
Peki Tiktok, Youtube , X ve diğerleri için durum ne? Hangi kurum buradaki içerikleri denetliyor? Hangi devlet kurumunun bugüne dek Tiktok’a, Youtube’a, X’e içerik sebebi ile bir ceza verdiğini gördünüz?
Görmediniz, göremezsiniz. Çünkü böylesi yetkisi olan bir devlet kurumu yok. Evet yanlış duymadınız, özel TV’ler için yaptığımız yasal düzenlemeler sosyal medya şirketlerini kapsamıyor. Mevzuatımız, "ABD’den kopyala yapıştır" şeklinde yapılmış. Herhangi bir devlet kurumunun ve hatta mahkemelerin bile bu şirketlere karşı yapabilecekleri pek bir şey yok.
X’te fuhuş reklamı yapan, açıkça kadın/erkek satan hesaplar var. Tiktok’ta, canlı yayınlarda ne tip rezillikler yapıldığını Gazeteci Sevda Türküsev aylarca yazdı. Youtube; çocukların psikolojisini bozan, yetişkinlere yalan yanlış bilgiler anlatan, insanları maddi ve manevi olarak istismar eden videolardan geçilmiyor… Bunlara müdahale edecek en küçük bir sistemimiz bile yok ama elimizde sopa, gündüz kuşağı programlarını, TV dizilerini dövüyoruz.
Bu, hiç akıllıca değil. Çünkü zaten istediğimiz gibi kontrol edebildiğimiz yerli TV kurumlarını yıpratırken, Amerikalının, Çinlinin sebep olduğu yıkımı gözden kaçırıyoruz.