“100 kişiye sorduk en popüler cevabı arıyoruz.” derler. Biz bu kez, en “popüler olmayan” cevabı arıyoruz: Bir olimpiyat gösterisinin açılışında ne görmeyi beklersiniz?

2024 Paris Olimpiyatları, pedofili ve LGBT unsurlarınının vitrinde olduğu, tartışmalı bir şov ile başladı. Bununla kalmadı, Hristiyanlar için kutsal sayılan eserlerden biri olan “Son Akşam Yemeği” tablosu da şovun bir parçası olarak yeniden imgelendi. Seremoni, sıradan bir cinsiyetsizleşme propagandası olmaktan çıkarak küresel bir dayatmanın en uç örneği olarak ete kemiğe büründü. Tüm dünya bir “olimpiyat açılışından” ziyade, birilerinin “Biz buradayız.” selamına tanıklık etti. Peki, kim bu “biz”?

2023 yılında Uluslararası Boks Birliği (IBA) tarafından Yeni Delhi’de düzenlenen Dünya Şampiyonası’ndan cinsiyet kromozom testine uygun olmadığı için diskalifiye edilen Cezayirli boksör Imane Khelif, tartışmaların odağındaki isimlerden biriydi. Rakipleri karşısında çıplak gözle bile görülen bir fiziksel üstünlüğe sahip olan Khelif, ülkesine tartışmalı bir altın madalya kazandırdı. Kadın kategorisinde yarışan Khelif’in durumu, sahip olduğu bir hastalık sebebiyle erkek ergenliği geçirmiş olmasıyla açıklandı. Oysa çıplak gözle bile görünen bu fark, kadın kategorisinden diskalifiye edilmesi için yeterli olmalıydı ancak olmadı. Gözümüzle gördüğümüzü inkâr eden çevreler, Khelif’in bir kadın olduğunu söyleyerek bu adaletsizliğe destek çıktı.

“Kadın kategorisinde yarışan erkek” tartışması yeni değil. Biyolojik olarak erkek doğan ve 2019 yılına kadar erkek takımında yarışan yüzücü Lia Thomas da 2022'de ABD NCAA Üniversite Şampiyonu olmuştu. Thomas’ın fiziksel üstünlüğünün oluşturduğu adaletsizlik, o zaman da çok konuşulmuş; ancak yine aynı çevreler, Thomas’ın kendisini kadın olarak tanımlamasını kadın kategorisinde yarışmak için yeterli bulmuştu.

Tartışmalar devam ederken Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Thomas Bach, kromozomlara bakmanın modasının geçtiğini öne sürdü. Eleştirileri, “insan hakları ve adalet” diyerek geçiştirdi. Oysa aynı komite, Fransa’nın başörtülü sporcuların olimpiyatlara katılımının yasaklanması kararını “insan hakları ve adalet” paketinin dışında bırakmıştı.

Yaratılışımızla kazandığımız cinsiyetin, bilimsel meşruiyet alanının dışında tutularak bir moda trendine indirgenmesinin sebebi, bilimin cinsel yönelimin genetik yapısına dair ortaya lobileri tatmin edecek verileri koyamıyor olması.

Kansas City Üniversitesi'nde çocuk doktoru ve doçent olan Dr. Timothy Roberts tarafından 2020 yılında yayınlanan bir araştırma, erkek olarak dünyaya gelmiş birinin testosteron hormonu baskılansa bile ergenlik sürecindeki kas-kütle artışı sebebiyle kadınlardan yüzde 12 daha hızlı koştuğunu ortaya koydu.

Spor bilimcisi Tommy Lundberg tarafından yürütülen bir başka araştırma da erkek olarak dünyaya gelen kişilerin, hormonal müdahaleye uğrasalar bile güç seviyelerini önemli ölçüde koruduklarını ispatladı.

Bunun gibi pek çok bilimsel çalışma, erkeklerin kadınlara göre güç üstünlüğü olduğunu ortaya koyarken aksini söyleyen bilimsel hiçbir araştırma yok. Yani dünyaya erkek olarak gelmiş kişilerin atletik sporlarda kadınlara göre daha avantajlı olması, tartışmaya dahi açılamayacak bir konu. Ancak bu durum, olimpiyatlarda gövde gösterisi yapan ideolojik çevrelerin çok da ilgisini çekmiyor. Çünkü mesele, sportif faaliyetlerin çok ötesinde bir konuya uzanıyor; inanç, aile, cinsiyet gibi insanlığı ayakta tutan taşıma kolonlarını kesmeye çalışan politik bir sistem dayatmasına…

2022’de ABD Yüksek Mahkemesi için Başkan Biden’ın adayı olan Ketanji Jackson, onay duruşmasında, bir “kadın”ın ne olduğunu tanımlayamadığını söyledi. Soruyu soran senatörün şaşırması üzerineyse “Ben bir biyolog değilim.” diye cevap verdi.

Jackson dâhil hepimiz XX kromozomu taşıyan kişilere kadın, XY taşıyanlara ise erkek denildiğini biliyoruz. Ancak olimpiyatlarda gövde gösterisi yapan “biz”, uzun yıllardır hepimize 1984 romanındaki distopyayı aratmayacak bir mesaj veriyor:

“Sizin cinsiyetinizin bile ne olduğuna biz karar veririz. Biz bilimin, sporun, akademinin, politikanın, kısaca her şeyin üzerindeyiz. Biat edenler sussun ve ‘bizi’ izlemeye devam etsin.”